pakistan ın kurtuluş savaşındaki yardımı

entry18 galeri
    18.
  1. ^^.... birinci dünya savaşının insanları sefalete sürüklediği yıllarda bir bayram günüydü.sabah saatleri olsa da, ağustos ayının bu fersiz güneşi kurban bayramı namazından çıkarak meydanda toplanan insanların esmer tenini çoktan terden sırılsıklam etmeye yetmişti.ünlü şairin konuşma yapacağını duyan kadınlar, çocuklarını aldıkları gibi namazdan sonra hınca hınç dolmuş meydandaki yerlerini almışlardı bile. yılda ancak bayramlarda et yiyebilen fakir halkın birkaç saat sonra çekecekleri ziyafet için hazırladıkları baharatlı sosların kokuları sokakları sarmıştı.

    birden yüz binlerce meraklı göz kürsüye çıkan ünlü şairin üzerinde toplandı. kürsüden yükselen ''aziz kardeşlerim!'' hitabı meydanda yankılandı.sesindeki titreklik ne kadar içli olduğunu ele vermekteydi. devam etti:

    ''biz burada bayramı kutlarken, buradan uzaklarda bir yerlerde, Türkiye'deki kardeşlerimiz, Devleti Ali Osman'dan kalan son kaleyi korumak için oluk oluk kan akıtmaktadırlar. onlara ne bayram vardır ne de sevinç! tüm ülke hem vücut olmuş siperlere akmakta, kadınlar cephe arkasında mermi yapmakta, top doldurmakta, kağnılarla cepheye erzak ve silah taşımaktadır. daha 15 yaşına gelmemiş, bıyıkları terlememiş sabiler vatan ve namusları için kara toprağa düşmektedirler. kardeşlerim; yıllardır garbın yedi düveliyle devam eden can siperane savaş islam'ın son sancaktarı olan kardeşlerimizin vatanını yangın yerine çevirmiştir. göğsünü bombalara siper eden askerler yeri gelir bir kuru ekmeğe muhtaç, yeri gelir bir çift yün çoraptan mahrum bulunmaktadırlar. analar oğulsuz, kadınlar kocasız, küçük çocuklar babasız kalmaktadır.''

    şair ağlıyordu. gözyaşlarının kalabalığa bulaşması fazla zaman almadı. konuşmasının hıçkırık sesleriyle kesileceğini bilse de devam etti:

    ''bir gün rüyamda iki cihan sultanı peygamber efendimizi gördüm. rüyamda bu dünyadan göçmüştüm. melekler beni peygamber efendimizin huzuruna çıkardı. efendimiz bana; ''ya ikbal! cihan bahçesinden yükselip bana bir koku gibi yaklaştın. söyle bakalım bana ne getirdin?'' diye sordular. ben de ''efendim anladım ki dünyada rahatlık yok. bütün özlemlerimden umudumu kestim. dünya bahçesinde elbet binlerce gül ve lale var. fakat kokuları da renkleri de vefasız. lakin tekbirlerle kutsanmış bir şişe kan getirdim ki cennette dahi eşi yoktur. o kan ki devletlerinin bekası için şehit olan Türk askerlerinin kanıdır!'' dedim.

    hıçkırıklar hüngür hüngür ağlamalara dönüşmüştü. şair meydana toplanan insanların gönlünü bir kez daha yakmak için sesini yükseltti:

    ''kardeşlerim, eğer Türkiye düşerse ne hilafet kalır ne namus. ne Mekke kalır ne Medine. biliniz ki eğer orası düşerse tüm islam coğrafyası küffar askerin botları altında ezilecektir. öyle ise yok mu bu dertli kardeşlerimizin yarasına merhem olacak? yok mu kurumuş dudaklarına bir damla su verecek? yok mu taş bastıkları midelerine bir tas çorba koyacak? yok mu tüfeklerine mermi sürecek, süngülerini bileyecek?''

    son demde coşkusu zirveye çıkan kalabalık hırçın bir deniz gibi dalgalanmaktaydı. merhamet boşalması yaşayan halk, meydanın kenarlarına kurulmuş yardım sandıklarını doldurup taşırıyordu. kimi para, kimi tabak tencere, kimi ayağından çıkarttığı ayakkabısını atıyordu. büyük şairin sözleriyle coşan kadınlar yaşadıkları duygu yoğunluğuyla kulak memelerini yırtarak söktükleri küpelerini üzerindeki kanla beraber Anadolu'ya gönderiyordu.

    Pakistan'ın bilge şairi Muhammed ikbal'in Lahor şehrindeki Bagdaşi Camii'nden çıkan Müslümanları gözyaşlarına boğduğu bu tarihi mitingin üzerinden yaklaşık bir asır geçse de, Türk insanı Pakistanlı kardeşlerinin kurtuluş mücadelelerine yaptıkları yardımı asla unutmadı. karşılığında her zaman yanlarında bir kötü gün dostu oldu. doğal afetlerde ve politik sıkıntılarda ilk yardım talebini ilk Türkiye uzattı. kendisini iki millet tek devlet minvalinde nitelendiren bu kardeşlik elbet örneklerini vermeye devam edecektir.^^

    Sedat Pekdemir'in Davut Harekatı kitabından alıntıdır..

    (vallahi arkadaşlar ben bu kadar uzun yazıları pek okumam ama bu alıntıyı paylaşma ihtiyacı hissettim ki pakistan da patlayan bombaya üzülmüyorum diyen zalim vicdansızlar belki kimlerin öldüğünü daha iyi idrak ederler. ki ölenin inancı, görüşü, düşüncesi, ırkı ne olursa olsun üzülmek, kınamak, karşı çıkmak için mazlum ve masum olduğunu bilmek yeterlidir kanımca.)
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük