insanların görmek istemedikleri için göremedikleridir, islam'da kadın konumlandırılmış, tarif edilmiştir. sıkıntı şuradan doğuyor; yüzyıllardır devam eden gelenekler bi' çırpıda sonlandırılamaz, kademeli olarak müdahale edilir. islam da, ilk gönderildiği zaman bu yolu seçmiştir.
açıklayıcı olması açısından biraz daha geçmişe gidelim;
antik çağ yunan hukukunda da karısını öldüren kocaya ceza verilmezdi.
ortaçağ karanlığında, avrupa da kadının ruhunun olup olmadığı tartışılıyordu.
işte bu sakat zihniyetin arabistan yarımadasına yansımasını hz. ömer şöyle dile getirmişti:
"bizler, hz. peygamber gelmezden önce, kadını insandan saymazdık!"
islam kadını keşfetmiş, konumlandırmış, tarif etmiştir.
onu erkek ile bir bütünün eşit parçaları olarak saymıştır.
bunu bizzat hz. peygamber'in kendisi deklare etmiştir.
kadın ve erkeğin birbirinin hasmı değil, tamamlayıcısı olduğunu; insanlar arasındaki üstünlüğün ancak "takva"da olduğunu ifade etmiştir.
kur'an-ı kerim bu konuda şöyle der:
"ey insanlar! doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. ve birbirlerinizle tanışmanız için kabilelere ayırdık. muhakkak ki allah'ın yanında en değerli olanınız en çok takvalı olanınızdır!" (hucurat 49/13)
islam kadını diğer dinlerde olduğu gibi doğuştan günahkár olduğunu asla kabul etmez. hem erkek, hem kadın, doğan her insan dünyaya tertemiz, günahsız olarak iner. suç ve günah dünyada başlar ve biter.
kadınlar da erkekler gibi hem özgürlük, hem hayat, hem namus ve hem de haysiyeti açısından dokunulmazdır. mal edinebilir, dilediğinde de harcayabilir. malı kendine aittir. evlenme özgürlüğü gibi boşanma özgürlüğüne de sahiptir. öğrenir, okur, şahitlik yapar, ticaretle meşgul olur, cuma dahil dilediği ibadeti cemaatle birlikte camide eda eder.
o, sadece beğenilmeyi bekleyen bir figür değildir. tam aksine, gerekirse beğenen veya reddedebilen bir yetki ve etkiye sahiptir.
eşi olacak kişiye evet veya hayır diyebilmek hak ve yetkisine sahiptir.
verdiği karardan dolayı kimse onu eleştiremez, yargılayamaz.
taliplisine evet veya hayır diyebileceği gibi bizzat kendisi de talip olabilir. bu, onun onurunu zedeleyecek bir eksiklik değildir. örf böyle gelişmişse de, bu asrısaadetteki uygulamalar ile çelişmektedir.
asrısaadette kadınlar, uygun gördükleri, izzet, iffet ve kişilik sahibi, asaletine güvendikleri erkeklere evlenme teklif edebiliyordu.
islam kadına her türlü hak ve özgürlüğü tanıdı. belki iki cinse de sadece "istismar"ı yasakladı. iki cinse de gayrimeşru yaşantıyı yasakladı.
vücudunun zarafet ve güzelliğinin ticarete, cinsel tahrik ve zevke alet ev konu edilmesine karşı geldi islam...
bunu zaten hangi akıl ve vicdan sahibi kabul eder ki?
allah'ın peygamberi de bu konuda hassastı. bir kadın sahabenin şu ifadesi ne kadar güzeldir:
"allah'ın peygamberi, bize bizlerden daha merhametli, anlayışlı ve hoşgörülüydü!"
kadına yönelik şiddet sözkonusu olduğunda insanları toplamış ve şöyle demişti:
"bazılarınıza ne oluyor ki, gündüz eşlerini döverler de akşam utanmadan yanlarına giderler... kadınlarını döven erkekler, sizin hayırlılarınız değildir!"
hz. muhammed, kadın ve erkeğin birbirinin hasmı değil, tamamlayıcısı olduğunu; insanlar arasındaki üstünlüğün ancak "takva"da olduğunu ifade etmiştir. kadınlar da erkekler gibi hem özgürlük, hem hayat, hem namus ve hem de haysiyeti açısından dokunulmazdır.
"allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. hayır o, kendileri için şerdir. cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. göklerin ve yerin mirası allah'a aittir. allah yaptıklarınızdan haberdardır." (al-i imran / 180)
şimdi hala daha şeriat hukukunda şu vardı, şeriat hukukunda bu vardı diyecek misiniz?
edit: isteyen istediği kadar eksi verebilir, kesinlikle sıkıntı değil. önemli olan, eleştirilerin, elde sağlam donelerle yapılmasıdır. kulaktan dolma, sadece saldırmak için cımbızlayarak oluşturduğunuz argümanlar, hüdüt de büdüt böyle yapmış ama söylemleri çapınızın rasyonelliği hakkında ipuçları veriyor. buyrun devam edin.