ismini her duyduğumda, gördüğümde aklıma yıllar öncesi gelir hep. müzik eşliğinde dumanı göğe yaydığım ve süslediğim geceler. nereden baksanız bir 5-6 yıl öncesi.
o zamanlar genelde dinlediğim iki kişi vardı. aşık veysel ve david bowie. uzanıp, sigaramı yakıp tavanı izlerken, sadece üçümüzün anladığı bir dilden konuştuklarını hayal ederdim. aşık veysel toprağı, toprağın hükmünü anlatırdı tabii ki. ekmeğini yediği, suyunu içtiği toprağa gömülmenin nasıl bir duygu olduğundan bahsederdi. ve cesedinden var olup torunlarını doyuracak olan o ekmeğin gücünün sırrını anlatırdı. bowie ise değişimden bahsederdi. değişmenin sihrini. ''changes'' ismindeki şarkısını fısıldardı kulaklarımıza. ben dinler ve seyrederdim, sarhoş. dinlerdim bowie ile aşık veysel'in doğaçlamasını. sonra uyurdum.
toprağı bol olsun.
''Yıllarca aradım kendi kendimi
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Hayal miyim rüya mı bilinmez
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
insan mıyım, mahluk muyum, ot muyum
Ekilir biçilir bir nebat mıyım
Yoksa görünüşte bir sıfat mıyım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Leyla mıyım, Mecnun muyum, çöl müyüm
Arı mıyım, çiçek miyim, bal mıyım
Köle miyim, bir güzele kul muyum
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Varlığım yokluğum bir Veysel adım
Gök kubbede kalacaktır ses kadim
Elli üç yıl kendi kendim aradım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni.''