En yakın arkadaşım istanbul'da üniversite okuyor. Ben Antalya'da. Uzağız birbirimize, denk düşemiyoruz çoğu kez. Bir senede toplasan 1-2 ay ya görüşür ya görüşmez olduk. Tabi hergün telefondan vs konuşuyor haberleşiyoruz ama yinede işte sarılamamak, derdini dinlerken gözlerine bakamamak ayrı bir durum.
Bugün taksim'de ki bir ingilizce kursunda dersi vardı. Dün WhatsApp grubundan diğer yakın arkadaşım gitme dedi ona. Taksim falan çok sıkıntılı ortalık karışık bu ara. Yarın kursa gitme. Dinlemedi bizimki.
Öğlen yakın arkadaşımın telefonuyla uyandım. Ela'ya ulaşamıyorum praskovya sende arkadaşlarının falan numarası var mı taksimde patlama olmuş diye. Vardı. Vardı da telefon bozuldu bir ara o arada gitti sanırım. Neyse. 40 dk boyunca çeşitli yerlerden ulaşmaya çalıştım. Taksim de bulunan tüm ingilizce kurslarını arayıp meşgul çalmayanlarla konuşup elayı sordum. Kursunun adını unutmuştum çünkü. insanların sesi o kadar korkmuş geliyordu ki. Merhaba kolay gelsin geçmiş olsun ile başlıyordum. Umarım en kısa sürede haber alırsınız dedi kapatırken kız. içime oturdu bu lafı. Alamamak gibi bir ihtimal var mıydı?
Tekrar bir şansımı deneyeyim dediğimde açtı telefonu. Yurttaymış. Bugünkü dersi hocası hasta olduğu için iptal olmuş, telefonu da geceden sessizde kalmış. Uykulu vaziyette açtı telefonu.
Rahatlama - kızgınlık - rahatlama - öfke- rahatlama duyguları eşliğinde kapattım telefonu.
Bugün herkes benim ve onun kadar şanslı değildi. Ölenlerin ailelerine sabır yaralılara acil şifalar diliyorum. Ne yapabilirim ki başka, ne gelir elden. Bugün o ölüm gibi gelen 40 dakika da kafamda hep "siz sanıyorsunuz ki hep tanımadığınız insanlar ölecek" sözü yankılandı. Çaresizliği bir organımızmışcasına hayatımıza sokan tüm şerefsizlerden ve buna izin veren ahlaksızlardan nefret ediyorum.