Filmde bir boşanma sonrasında olanları görüyoruz. Derler ya, gayet medeni bir şekilde boşandılar diye, işte bu filmde de tamda böyle oluyor. Büyük bir ağırbaşlılıkla ve hiç gürültü koparmaksızın gerçekleşiyor boşanma. Ama bu durum en büyük sıkıntıyı ailenin iki genç oğluna yaşatıyor. Küçük olan tam anlamıyla ergenlik travmaları geçirirken (filmde bunun resmedilişi çok çarpıcı) büyük olanın ise sallantılı ve karmaşık bir aşk hayatı oluyor.
Filmin çok çarpıcı bir başlangıcı yok, çok çarpıcı bir finalide yok, hatta mükemmel bir sekansıda yok. Manzara kıvamında sahneleri, unutulmayacak derecede güzel müzikleride yok, ama şu varki filmin bunlara ihtiyacıda yok. Yönetmen Noah Baumbach, kendi yazdığı senaryosunu filme çekerken her türlü süs ve ciladan uzak tutuyor. Bize hayattan ufak bir kesiti bütün çıplaklık ve doğallığıyla sunmaya çalışıyor ve bunu başarıyorda. Bu nedenle filmde büyük bir trajedi ya da aksiyon yok ama zaten filmin böyle bir iddiasıda yok. Yönetmen hikayesini anlatırken lafı ağzında gevelemiyor, duygu sömürüsü hiç yapmıyor, olayları abartıp altını çizercesine gözümüze sokmayada çalışmıyor. Bu nedenle film bana daha bir sempatik geldi. Öyle veya böyle film içinize çekiyor sizi. Kısacası başka bir insanın hayatına bir müddet konuk olup, film bitince kendi hayatınıza geri dönüyorsunuz. Bu arada film gücünü kesinlikle ayrıntılardan alıyor. Yönetmenin ayrıntılara olan hakimiyeti ve filmde bize bunları sunuşu çok başarılı. Bu arada bir sahneyi söylemek istiyorum, ailenin büyük oğlu Walt'ın babasının öğrencisinin burnunu kanattığı sahneye çok güldüm.
Filmi şiddetle tavsiye ettiğimi söylemiyeceğim ama keyifli ve hoş bir film. Her şeyden önemlisi doğal. the squid and the whale'ı (Mürekkep baligi ve balina) izlemek size keyif verecektir diye düşünüyorum.