Robert Rodriguez o tuhaf sinema dilini filme yansıtmış olmasıyla birlikte filmde, o zamanların vasat zombi filmlerinde göremeyeceğiniz türde bir melankoli var. Zaten filmin en tuhaf yanıda bu. Film boyunca yüzlerce kişi parçalanıp öldürülürken yeri geldiğinde tek bir kişinin ölümüne üzülebiliyorsunuz.
Ayrıca diyaloglarda çok iyi. Filmin kendine ait espirileri var. Senaryosunun omurgası ise tek bir cümleyle özetlenebilir haldeyken (iğrenç varlıkların bir kasabaya saldırısı), Rodriguez hoş ayrıntılarla filmi süslemeyi becerebilmiş. Hepsinden önemlisi filmde sıkılmıyorsunuz ve eğer bu tür filmleri mideniz kaldırabiliyorsa yeterince eğleniyorsunuzda. Yani, söyler misiz, kaç filmde bir bacağı taramalı tüfek olan bir kadın kahraman gördük ki! Bence sırf bunun için bile görmeye değer.
Kadın kahraman diyorum ama sevgilisinide hiç yabana atmamak gerek. Yani filmde El Wray'ı canlandıran Freddy Rodriguez! Filmde inanılmaz bir karizması var. Zaten Cherry'nin (Rose McGowan) kendine güveninin gelmesini sağlayıp içindeki kahramanı ortaya çıkartanda o. Filme aynı zamanda bir kadının içindeki kahramanı keşfetme öyküsü olarakta bakabiliriz. Tabi bu ikiliden söz etmişken kopuk makara espirisinede değinmek istiyorum. Bence gayet hoş bir espiri.
Filmde şiddetin her türlüsü var! Yaratıkları yok etmek için helikopterin pervanesini bile kullanıyorlar! Film bazen ciddi anlamda aşırı şiddet içeren konsol oyunlarını andırıyor! Ne kadar yaratık öldürürsen o kadar iyi!
iğrençlik derseniz ise onun binbir türlüsü var filmde. Bence filmin iğrençlik seviyesine 10 üzerinden bir not vermek gerekirse rahatlıkla 10 verebiliriz. Sam Raimi'nin Evil Dead'inden beri bu kadar iğrenç bir film görmemiştim. 70'li yılların ikinci sınıf korku filmlerini pek izlemediğim için daha iğrenç filmler var mıdır diye soracak olursanız? Vardır elbette, bilemem.