internet üzerinden olunca ilk başta herkes temkinli yaklaşıyor. hatta çevreye kabullendirmek aylarca çaba istiyor. karşıdakinin aile ortamını bilmiyorsunuzdur. onun ailesinin gösterdiği rahatlığı sizin aileniz göstermez. telefonda saatlerce konuştuğunuzda kim olduğunu soran annenize hani dershanede aynı sınıftaydık, başka şehre taşındılar daha sonra gibisinden yalanlar söylersiniz. üniversite hayalleri kurarsınız beraber. 500 metreden koşarak gelip sarılmayı düşlersiniz. ikiniz de birbirinizin her şeyisinizdir. toplumda pek bi yer edinememişsinizdir. birbirinizin desteği olursunuz ve sizin için o toplumda yaşadığınız kaynaşamama sorunu ortadan kalkmıştır.
gecenizi gündüzünüzü internet bağlantısı aracılığıyla beraber geçirirsiniz. çevrenizdeki insanların salaklıklarını anlatırsınız. aşık olduğunuz kişiden bahsedersiniz. anlatmaya devam edersiniz çünkü etrafınızda gerçekliğe dair her şey sıkıcıdır. sanal ortamda görüşlerinizi belirttiğinizde sınıf arkadaşlarınızın yaptığı gibi tuhaf insan damgası yemediniz. sizden 1324 kilometre uzaktaki insan tarafından dinlendiniz. yeri geldi siz onu dinlediniz. o kişiyle beraber insanlarla dalga geçtiniz. karşı cepheye bir sürü insanı alıp kavgalara girdiniz. elde edilmiş zaferler sonucu arkadaşlığınızın sağlamlığıyla övündünüz içten içe. çünkü siz okuldan eve gelip yastığa kafanızı gömüp ciğerleriniz sökülürcesine ağlarken tüm desteği o insandan gördünüz. o ağlayarak yaşadıklarını anlatırken ahizenin diğer ucunda siz vardınız. birbirinize sımsıkı bağlandınız. olası bir zombi saldırısında hangi şehirde buluşup nerede hayatta kalacağınızın planlarını yaptınız. şehir içinde sinemaya gitmeyi canınız istemezken o insanla dünyayı dolaşma hayallerine gömüldünüz. öyle bir gömüldünüz ki çıkmaya çalıştıkça dibine doğru çekildiniz. ama olsundu çünkü o insan olduğu sürece dünyada yapamayacağınız tek bir şey yoktu. sadece siz ve o. dünyanın geri kalanına karşı.
her şey tıkırında giderken karşınızdaki başka bir şehre taşınmak zorunda kaldı, ya da yeni bir okula gitmek mecburiyetindeydi. orada internete fazla giremeyecekti. derslerine odaklanması gerekliydi. ya da hayatına çeki düzen vermesi. ama siz onun her şeyiydiniz. sizinle iletişimini kesmesine hiçbir şey sebep olamazdı. çünkü gecenin 03.00'ünde ağladığında siz yanındaydınız. ya da en sevdiği öğretmeni okuldan ayrılacakken hayatınızda hiç görmemiş olmanıza rağmen öğretmenini arayıp arkadaşınızın hatrına konuşan kişi olarak yine siz vardınız. hayatınızda muhtemelen hiç. gitmeyeceğiniz bir okulda öğretmenlik yapan, yolda görseniz tanımayacağınız bir insanla yapılmış 1 buçuk saatlik telefon görüşmesinden bahsediyorum. siz birbirinize o kadar yakınken, 1324 km sizi ayıramazken yeni bir okul mu ayıracaktı, peeeh. sonra arkadaşınız bir gün birilerinden bahsetmeye başladı. aynı sizin gibiydi. yeni okuldan olan biri. okuldan bugün beraber çıkıp çarşıda gezmişlerdi. ve -muhtemelen vicdanını rahatlatmak için- arkadaşınız size o kişiyle beraber seçtiği bir bileklik almıştı. süperdi lan bu insan. arkadaşınızın sizde sevdiği tüm özelliklere sahipti ayrıca istediği zaman sarılabiliyordu o kişiye. siz ise 2 yıldır kimseye sarılmamıştınız çünkü arkadaşınızın dışında kimse bunun için değmezdi. tüm bunların üzerine sizin de yeriniz ayrıydı ama.
herkesten ve kendinizden daha çok nefret ettiğiniz doğum gününüz o kişiyle tanıştıktan sonra müthiş geçmeye başlamıştı. eve gelince o kişiden gelen kargoyu açmak, onun parmağının değdiği yerlere bakmak sınıftaki salakların doğum gününüzü kutlamasıyla kıyaslanamazdı bile. günler ilerledikçe daha az mesajlaşır oldunuz çünkü arkadaşınızın çalışması gereken dersler vardı. intihara olan meyilinin arttığı günlerde onun kendini değerli hissetmesine neden olan sizi unutamazdı ama. yeriniz ayrıydı çünkü. sınav haftaları "günaydın", "uykum var", "okula gitmek istemiyorum" gibi mesajlardan başka mesaj atamaz oldunuz. sınavlar önemliydi. halbuki arkadaşınızın sınavları siktir et, seninle konuşmak çok daha güzel cümlesini kurmasının üzerinden daha 1 yıl geçmemişti. sizin derdiniz sınavlarla ya da çalışılması gereken derslerle değildi. arkadaşınızın annesinin kızım arkadaşıyla içeride ders çalışıyor deyip televizyonun sesini kısmaysıylaydı derdiniz. sizin olmanız gerekiyordu orada. gece yatıya kalan kızının en yakın arkadaşına yaptığı kekle sorununuz vardı sizin. sizin gömülmeniz gerekiyordu o keke. olsundu ama. yeriniz ayrıydı. daha sonraları sınav haftasında ettiğiniz muhabbetleri arar oldunuz. tüm problem bundan ibaret değildi. etrafınızdaki insanlar daha fazla batmaya başlamıştı gözünüze. içinizde biriken şeyler göz yaşı olarak taşarken arkadaşınız telefonunu açamıyordu çünkü "çarşıdayım şimdi açamam" mesajını atıp arkadaşına doğum günü hediyesi seçmekle meşguldu.
sonra bir akşam yeter lan! dediniz. aldınız telefonu elinize sordunuz neler olduğunu. sinirlenip sövdüğünüz noktalarda arkadaşınız kendinize hakim olma çabanızı görse belki böyle yapmazdı. ama göremezdi çünkü aranızda 1324 kilometre vardı. günlerce konuşmadınız. sonra köpek gibi pişman olup babanıza yapmadığınızı yapıp özür dilediniz. bi süre güzel gibi her şey. sonra doğum gününüzde eve geldiğinizde bir paket yoktu sizi bekleyen. iyi ki doğdun diyip 3-5 satır mesaj atmıştı telefondan. o haftayı ha şimdi gelir diyerek her zili "kargo geldi banaaaa" diyerek açtınız. gelmedi. belki parası yoktu. olurdu böyle şeyler. tüm haftalığınızı harcayıp arkadaşlığınızı tazelemek yolunda yeni doğmuş bir oğlağın ilk adımı gibi titrek bir adım attınız. 2 hafta sonra arkadaşınıza kargoyu sorduğunuzda geleli 10 gün oluyor cevabını aldınız. teşekkür etme gereği duymamıştı anlaşılan.
sonra onun doğum günü geldi. yine tüm harçlığınızı harcayıp sürünürcesine bi adım attınız. kağıtlara yazılar yazıp videolar attınız. "sağ ol" yazdı. arkadaşınızın sizden uzaklaştığını metin şentürk bile görebilirdi. sonra anladınız ki yine yıllar önceki halinize dönmüştünüz. her şeyinizi verdiğiniz insana fazla gelmiş olsa gerek hepsini eliyle itmişti. şimdi siz bomboş kalmıştınız. doğum gününüz yine gelip çattı. toplu bir konuşma grubunda doğum gününüzü kutlayan 6.kişiydi. iyi ki doğdun yazıp konfeti emojisi atmıştı vatsaptan. koydu tabi size. yapayalnız kaldınız tabi. işinize gelmedi. önceki haliniz gibi de değildiniz. bomboştunuz. içinizden keşke hiç tanımasaydım dediğiniz anlarda bile dakika geçmeden pişman olup lafınızı binbir tövbe ile geri alıyordunuz. onun doğum gününde hiçbir şey yollamadınız ama mesajla kutladiniz doğum gününü. gruptaki 8 doğum günü mesajına karşılık ondan gelen 7 tane teşekkür mesajı vardı. amınıza koyuyordu sizin bu. sinirle gruptan çıktınız. başkasının aracılığıyla o gün arkadaşlarının düzenlediği doğum günü partisinde ara bulup teşekkür etmeyi unutmuştu. tüm sinirinizle "siktir git, siktir git laaaan" diye bağırdınız. elinize geçen her şeyi etrafa fırlatmanın işe yaramaz hale geldigi bir noktadayken bıraktınız, yine gömüldünüz yatağınıza.
2 yıl daha geçti üzerinden. hala bıraktığın yerdeyim. seni bağımlısı haline getirdiğim internete arkadaşlarınla attığın fotoğrafları şikayet etmeyi bırakalı 6 ay oldu.