daha dedelerinin neler yaptığını bilmeden lafa başlamış sofistike bir serzeniş.
doğuda,güneydoğuda iç anadolu'da ne tür isyanlara ne tür katliam ve soykırımlara imza atmışlar bir haber bu bebe.
erzurum'da bu katliamlara tanıklık etmiş halka bir sorsun bakalım,annelerin karnından bebekleri süngülerle çıkartmalar mı dersin,canlı canlı insanları ahırlara doldurup yakmak mı dersin veya hayal edemeyeceğimiz vahşilik ve pislikler mi..
bize insanlık dersi verecekler,anadolunun ahvalini bize öğretecekler bu kadar şeyden sonra soykırımlarına karşılık canlarını almamıza soykırım ve sürgün diyecekler,sen benim milletimin kanını içeceksin ben seni bilmem şu kadar yıldır bu topraklardasın,şöylesin böylesin diye sürgün etmiyeyim izleyici kalayım,bağrıma taş basayım öyle mi? hass.. ordan
türk tarihini tezyif ediyor bu kadar trajikomik bir serzeniş olamaz.
birileri şuna atilladan,cengiz han'dan,24 oğuz boyundan bahsetsin...
dünyaya hükmetmemizden bahsetsin.
timur sivasa geldiğinde;
- şehrin savunmasına iştirak etmiş olan çeteci Ermenileri de mutlaka cezalandıracağını söyledi.
Silahsız insanları öldürmekle, günahsız köyleri yağma etmekle ve Sivas’ta Timur ordusuna ok atmakla şüpheli olan bu 4 bin süvari, Timur’un huzurunda kümelendiklerinde, Timur onlara,
Öldürmek iyi midir, diye sordu.
Korkudan cevap yok. Timur devam etti.
iyi olmasa öldürmezdiniz. Bebedeki çocukları kıtır kıtır kesmezdiniz. Yapmaktan hoşlandığınız bir işin size de yapılması caiz değil midir? Kendinize iğneyi sokmadan başkasına çuvaldızı sokmamalıydınız. Mademki halt ettiniz, şimdi siz de çuvaldızın nasıl can yaktığını öğreneceksiniz.
Timur emrini verdi. Teröristler onar kişilik gruplara ayrıldılar. Hepsinin başları iple bacakları arasına sıkıştırılmıştı. Gruplar çukurlara dolduruldu. Çukurlar dolunca üzerlerine tahta örtüldü. Tahtalar da toprakla kapatıldı. Timur, Türk’e zulmedenin sonunun bu olduğunu söyledikten sonra, tarihe yazılan şu sözleri söyledi:
Bir gün tarihçiler bu yaptıklarımı biçimsiz kelimelerle yazacaklar ve beni ayıplayacaklardır. Fakat onlar kuru kamışı mürekkebe daldırıp akıllarına geleni çiziktirenler, 4 bin değil, 4 kere 100 bin değil, 400 bin kere 100 bin baldırı çıplağın bir Türk’ün aşık kemiğine değmeyeceğini bilseler ve benim yanmış Türk köyleri, kazığa vurulmuş Türk kadınları, duvarlara mıhlanmış Türk çocukları önünde ciğerimin nasıl yandığını sezseler biraz insaf ederler, beni kötülemezler!