insan yaşadığı her anın , hatırların, geçmişin izini kolay kolay silemez. hadi sildi diyelim bir de silmeye kıyamadıkları vardır. durup düşündüğünüzde peşpeşe sıralayacağınız o kadar şey vardır ki size bunu hissettirenleri kağıda dökseniz yol olur.
çocukluğunuzdur mesela. annenizin sizi sabah okul için uyandırdığında yataktan kalktığınızda karnınızdan tutup lavaaboya götürüp yüzünüzü yıkamasıdır. gözlerinizi açmadan önlüğünüzü giydirmesidir. boynunuza taktığınız yakalık düğmesini takmaya çalışırken dudaklarını sıkmasıdır.
lise yıllarınızdır mesela. sınıfta sıradan sıraya not ulaştırmaya çalıştığınız anın heyecanıdır. hoşlandığınız kızın/çocuğun dikkatini çekmektir. okul bahçesinde voleybol oynamaktır . lise sıralarında kopya çekmektir ya da uykuların en tatlısı olan o sıraya başınızı koyup uyuduğunuzu anımsadığınız andır.
ilk aşkınıza hissettiklerinizdir. gözyaşlarınızdır. mutlululuğunuzdur. bir erkekle öpüşmenin verdiği ilk heyecandır.
özlemek belki de sadece geçmişe ait olmaktır. gelecekte "ben bunu özlerim" diyeceğiniz bir tasarlama olamaz zaten.
özlemek içinizdeki boşluklarda kimi neyi neden özlediğinizi bilememektir. işte bu da tam olarak unuttuğunuz duyguları özlemektir.
evet özledim. onu özlediğim zamanları hatırlayıp "sanırım artık eskisi kadar" değil cümlesini kafama yerleştirerek.