insan hep daha iyi yaşamayı, daha rahat düşünmeyi, daha bağımsız olmayı ister. insanın doğasında vardır bu, ilk yaratıldığından beri içinde bu hırsı duymuştur. bu hırs kimi zaman ortaya çıkar, kimi zaman kendini gösteremez. ama gariptir ki, kişi bu hırsı kendisi için hissederse bencil, yüzeysel; ailesi, başkaları veya tüm insanlık için hissederse iyi kalpli olur. o zaman bu hırs günlük yaşam hırslarından ayrılır; en derin ve en büyük olmasa da en yüce olan bilgeliğin temelini oluşturur.
başkalarının, özellikle tüm insanların iyiliğini isteyen insanlar, bunun için çalışırlar. "istemek, istiyorum demek değil, harekete geçmektir." demiş maurrois. insanlar bu yüzden siyaset gibi bir kavramı yaratmışlar.
siyaset, türk dil kurumu'nca "devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış" olarak tanımlanıyor. Yani siyaset toplumdaki tüm çıkarları uzlaştırmak, toplumu huzur ve düzen içinde tutmaktır. insanlar her konuda olduğu gibi siyasette de farklı fikirlere sahiptir. kimileri eşitliği temel alır, kimileri dini, kimileri tarihini, kimileri geleneğini... kimileri yalnızca iyi gitmeyen düzene başkaldırır. ama siyaset sadece devlet yönetiminde kalmaz, belki somut biçimde orayı ilgilendirir ama siyaset insanın tüm düşüncelerinde vardır. zaten insan bir bütündür, belki belli anlarda farklı duygular hissedebilir ama aklı her zaman mantığa göre işler.
geştaltçı yaklaşıma göre de bir problemin çözümünde edinilen ilke, diğer problemlere kolayca uygulanabilir. yani kişi toplumsal sorunları çözmek için bir siyasi görüş edinmişse, onun temelindeki ilke diğer problemlerin çözümü için de kişinin ilk tercihi olacaktır.
siyaset boş iş deyip geçilecek bir şey değildir. ben de isterdim böyle şeylere ihtiyacımız olmamasını, ama var.