av mevsimi

entry475 galeri video5
    437.
  1. Öncelikle Av Mevsimi bir polisiye olarak ne kadar başarılı, tam karar veremedim. Ama uzun süresine rağmen baştan sona keyifle izlediğimi söyleyebilirim. Herşeyden önce bir sinema duygusu var ve bence bu en önemli artısı. Yavuz Turgul'un hem yönetmenliği iyi, hem de yazarlığı... Yazarlığını daha çok beğeniyorum (gerçi bu filmin senaryo olarak aksayan bazı tarafları vardı ama o kadar önemli kusurlar olduğunu düşünmüyorum). Yavuz Turgul insan psikolojini çok iyi biliyor. Kimin, neye, nasıl tepki vereceğini tahmin edebiliyor ve bu da bir sinemacı için çok önemli bir özellik. Ayrıca en ufak enstantanelere bile bir gerçekçilik katmak gibi bir becerisi var. Senaryosu (polisiye gibi bir türde dahi) çok kötü olmuyor. Yan hikayeler ise asla senaryoya yama gibi durmuyor. Özellikle idris'in hikayesi yazsan tek başına film olur bence.

    idris demişken onu özel olarak anlatmak istiyorum. idris saatli bomba gibi bir adam. Nerde, ne zaman patlıycağı belli olmuyor. Boşuna Trabzonlu değil. Duyguları hep uçlarda yaşıyor. Mutluyken de, üzgünken de...
    Ayrıca tam bir sinir küpü, hep bir öfkesi var. Eski karısı Asiye'ye hala kör kütük aşık. Onu takip etmekten, kıskanmaktan, başka erkekleri ondan uzak tutmaktan kendini alamıyor. Hem de boşanmış olmalarına rağmen. Sonra da bu aşk bir nefrete dönüşmüş bünyesinde, bütün kadınlara karşı. Filmde hep kadınlar hakkında dokundurarak konuşmasının nedeni de bu.

    Tabi bu karakteri filmde bu kadar baskın gösteren kişi ise kesinlikle Cem Yılmaz. Cem Yılmaz bu filmde gerçekten şahane! Tam anlamıyla döktürüyor. Bulunduğu her sahnede hem rol çalıyor, hem de filmi sırtlıyor. Eğer Av Mevsimi'nden bir kaç yıl sonra hatırda kalacak bir unsur olacaksa bunun en önemlisi Cem Yılmaz ve onun bu filmde canlandırdığı idris karakteri olacaktır. Ayrıca bu rol ona çok yakışmış. Hele annesiyle lazca konuştuğu anlar var ki, dizilerde çakma lazca konuşan karakterler bunların yanında halt etmiş.

    Yine filme dönersem, polisiye deyince herkesin aklına Se7en geliyor ister istemez. Ama bu film onunla kıyaslanamaz bile elbet. O film türün başyapıtı (belkide) sinema tarihinin en iyisiydi. Av Mevsimi'ni ancak ve ancak bi başka Türk polisiyesiyle kıyaslayabilirsiniz, ki bence şu an için Türk sinemasında (en azından tutarlılık açısından) türünün şimdiye kadar gördüğüm en iyisi. Bir kere diğer polisiye örneklerimizde olduğu gibi Hollywood'a yamanmıyor. Bu film her ne kadar sinemamız için yabancı (ya da yeni) bir türü konu alsada bizim filmimiz. Dokusu, yapısı, hikayesi bize ait. Hatta diyebilirim ki Yavuz Turgul bu türe nasıl yaklaşılması gerektiğine dair çok önemli ipuçları veriyor bu filmde. Umarım ilerde daha iyi örneklerini görürüz bu türün, ki ben bu konuda baya ümitliyim.

    Bazı kimseler filmin bir sürprizinin olmayışını (ya da bir başka deyişle suçlunun çok önceden belli oluşunu) hayal kırıkığı olarak nitelendirmiş. Ben öyle değerlendirmedim. Çünkü hem filmin böyle bir derdi yoktu, hem de iyi bir polisiye olmak için bu şart değildir. Elbette tür polisiye olunca insanda bir sürpriz beklentisi (bir ters köşeye yatma isteği) oluyor elbet. Ama ben şahsen on tane sürprizi olan kötü bir film izlemektense bir tane sürprizsiz Av Mevsimi izlemeyi tercih ederim.

    Son olarak bir sahneden söz etmek istiyorum. Cem Yılmaz'ın 'Hayde' türküsünü söylediği sahneden... Bir sahne hem bu kadar coşkulu hem de bu kadar hüzünlü olur mu! Bence sırf bu anı görmek için bile izlenmeyi hak ediyor Av Mevsimi.
    0 ...