'Mütarekeye rağmen aldığı önlemlerle ordunun ayakta durmasını sağladı'; cümlesini gömmüşler tarihî fotoğrafın üzerine; ortada Mustafa Kemal Paşa koltukta oturuyor, arkasında kalpaklı üç Osmanlı paşası... 'Belge' fotokopi olduğu için yüzlerin sahiplerini çıkarmak imkânsız.
Üzerinde 'Ergenekon: Analiz - Yeni Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi' kaydı düşülmüş 'istanbul: 29 Ekim 1999' tarihli belgeyi ilk elime aldığımda 2001 yılının nisan ayıydı. Her zamanki gibi 28 Şubat'çı yeni bir 'irtica' kampanyası ile baş etmeye çalışıyorduk. Böyle bir hava içerisinde 'Ergenekon' adının yüzüme baktığı bir belgeyle karşılaşmak beni dehşete düşürmüştü.
'Ergenekon' örgütünün varlığından kamuoyunu haberdar etme onuru bana ait değil. Onu Can Dündar ile Celal Kazdağlı yıllar önce 'Ergenekon' kitabıyla yapmışlardı. TV'de 'Komplo Teorileri' adıyla program yapan Erol Mütercimler anlatmış örgütün varlığını... Deniz Kuvvetleri'nden yüzbaşı rütbesiyle ayrılan Mütercimler, 'Ben ilk kez 1980 yılında öğrenmiştim Ergenekon örgütünün varlığını..' diyordu. Ona da bu gerçeği Memduh Ünlütürk Paşa fısıldamış...
Memduh Ünlütürk 12 Mart döneminin Ziverbey Köşkü'nün mucidiydi. Askeri yönetimin gözaltına aldığı sol liderler Ziverbey Köşkü'ne götürülür, orada işkence eşliğinde sorguları yapılırdı. Cumhuriyet gazetesinin her şeyi olan ilhan Selçuk orada yaşadıklarını 'Ziverbey Köşkü' adlı eserinde anlatır; içiniz burkulmadan sayfalarını çeviremezsiniz kitabın...
ilhan Selçuk'a işkence yapan ekibin tepe noktası olan kişi bir astına 'Ergenekon' adlı yapılanmadan söz etmiş... Memduh Ünlütürk o bilgiyi Erol Müterciler'e fısıldamasaydı örgütün varlığından haberdar olsak bile adını bilemeyecektik.
Garip olan şu: Ziverbey Köşkü'nde işkence yapılan ilhan Selçuk, köşkün bağlı olduğu birimin yeniden yapılanmasıyla ilgili son 'Ergenekon' operasyonuna olağanüstü mesafeli duruyor. Durum, yıllarca Cumhuriyet gazetesini Ege'de temsil etmiş gazeteci Ümit Otan'ın da dikkatini çekmiş; 'Dördüncü Kuvvet Medya' sitesinde şunları yazıyor: 'ilhan Selçuk, onca özgün ve özel haber arasından, 'Hangi birini seçip de üstüne kalem oynatacaksın' diye sormuş, ama Türkiye'yi sarsan büyük gözaltıyla ilgili olayı kalem oynatmaya değer bulmamış. / Belki de bam teli burada. (..) Orhan Pamuk'un Nobel almasına karnı guruldayanların, kalem oynatmaya değer bulmayanların, 'Hepimiz Hrant'ız' tümcesine kafayı takanların, CHP-MHP koalisyonu kurmaya sıvananların artık o 'derin uykudan' uyanmaları gerekiyor.”
Bu bir uyku hali olsaydı, sarsıntıya uyanır, titrer ve kendine gelirdi ilhan Selçuk da, ama olanın uyku ile bir ilişkisi yok.
Danıştay'ı basıp toplantı halindeki yargıçların üzerine şarjör boşaltan Alparslan Aslan'ı hatırlıyorsunuzdur elbette; kurduğu 'biracılar çetesi' ile gerçekleştirdiği ilk iş Cumhuriyet gazetesine bomba atmaktı onun. Bir kez değil, tam üç kez... Cumhuriyet manşetinden kendisine yönelik saldırıları defalarca kınadı. Hangi gazete kınamaz? Eylemcileri 'dinci' kesime mal ederek yaptı bunu Cumhuriyet...
Ümraniye'de çete irtibatlı bir eve yapılan baskında 28 adet el bombası bulundu ve Cumhuriyet'e atılan bombaların da aynı seriye ait olduğu çıktı ortaya. Evin sahibi hiç de 'dinci' birine benzemiyordu. Tam tersine 'ulusalcı' bir yapılanmanın stok amiriydi adam. Anlaşıldı ki, onun sağladığı el bombalarını Danıştay'daki yargıçlara kurşun boşaltacak avukat ile 'biracılar çetesi' atmış Cumhuriyet gazetesinin bahçesine...
Bir taşla kaç yaban ördeği vurabilirsin ki?
Danıştay baskınını 'dinci eylemi' olarak günlerce işlemişti Cumhuriyet gazetesi... Bahçesine atılan el bombaları yüzünden 'dinci' dediği çevreleri suçlamıştı Cumhuriyet gazetesi... Şimdi birden bire 180 derecelik bir dönüşle, “El bombaları ile Danıştay baskını aynı çetenin işi, onlar da 'dinci' değil” diye nasıl yazsın? Hele bugünlerde ortaya çıkan 'tablo', neredeyse bütün yayın hayatında, -hadi biraz daha insaflı davranayım ve ilhan Selçuk'un etkisini hissettirdiği uzun yıllar boyunca diyeyim- Cumhuriyet'in savunduklarının 'yanlış' olduğuna işaret etmiyor mu?
Muammer Aksoy Cumhuriyet yazarıydı. Öldürüldü (31 Ocak 1990). Bahriye Üçok Cumhuriyet'te yazardı. Öldürüldü (6 Ekim 1990). Uğur Mumcu Cumhuriyet'in yıldız yazarıydı. Öldürüldü (24 Ocak 1993). Ahmet Taner Kışlalı almıştı Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu suikastı üzerine bayrağı. Öldürüldü (21 Ekim 1999). Necip Hablemitoğlu'nun son araştırmaları da Cumhuriyet'te yayımlanmıştı. Öldürüldü (19 Aralık 2002).
ilhan Selçuk ve Cumhuriyet son operasyona mesafeli durmasın da ne yapsın?
--spoiler--
bu minvalde bakılıp değerlendirilmesi gereken düşünür. gerçekten bunlara bir cevabı olmuşmuydu acaba.