bir arkadaşımın özellikle ve ısrarla tavsiye edip beğeneceğimi söylemesi üzerine oynadığım ve sonunda bitirdiğim oyun. şu zamana kadar oynadığım en iyi adventure oyunlarından biri diyebilirim. adventure game konusunda ise ilk sıramda myst serisi yerini hala korumakta. life is strange'e ise sadece bir adventure oyunu demek yerine sinematik oyun, interaktif dizi ya da film desem daha doğru olur sanırım. bu bakımdan tıpkı bir indigo prophecy tadındaydı. hikayesiyle kısa bir süreliğine de olsa eski günlere döndürdü. oynadıkça bağlanıp empati kurulan karakterleriyle, sürükleyici hikayesiyle ve özellikle de soundtrackleriyle gönlümü kazanıp tüm zamanlar top 5 listeme girmeyi başarmıştır. öyle ki oyun içerisinde çalan bazı şarkıları oyunu devam ettirmeyip özellikle dinledim. bölüm sonları da gerçekten merak uyandırıcı ve etkileyiciydi. ancak final sahnesinde karar vermem gerektiğinde sanki gerçek hayatta benzer bir durumda karar vermek zorundaymışım gibi hissettiğimden ötürü uzunca bir süre aklım ile kalbim arasında kararsız kalıp seçim yapamadım.
--spoiler--
finalde mavi saçlı kızı harcadım. bildiğin acımadan harcadım kızı.
--spoiler--