Sizin için önemli olan bir olgu bir başkası için önemsizdir. Kendimden örnek vermek gerekir ise bir zamanlar şehir dışında üniversite okumak gibi bir hayale sahiptim. bu hayal seçmeler geldiğinde beni bile aşmıştı. öyle ki mantıklı düşünemiyordum. Seçmeleri yalnızca gitmek istediğim şehre göre yapmıştım. Seçmeler açıklandı. istediğim şehir tutmuştu. Hayallerim daha da büyüdü çünkü önümde bir engel yoktu artık. Kayıt yapmak için sehre gidildi. Yaşadığım semte hep laf ederdim. Sosyal ortamın az olmasından dolayı. Neyse ilk darbeyi yurda girdiğimde almıştım. Ailem aşırı karşıydı gitmeme ben ise onları duymamazlıktan geliyordum sadece. Yurdun hücreden farkı yoktu. 4 yatak, bir minik buz dolabı. Evdeki odamın yarısı. Ulan benim evdeki odama zaten 1 yatak zor sığıyor. Her bir bok ortak tabi. Oda arkadaşınla sıçıyorsun. Oda arkadaşınla banyo. Oda arkadaşınla yemek. Bir tek uyurken ayrı yataklar o da kabus görmezse.
Şehirden aynı gün ayrıldık babamla birlikte. ille de birlikte gidelim diye tutturuyordu. Yurdu gördüğümde yüzümde ki ifadeyi incelemek istemiş demek ki yavşak. Akşama doğru evdeydim tabi biraz hayallerim çöktü oysa ki akşam evime geliyorum kafa dengi arkadaşlarım var dünyaya bakış açıları benim gibi. Kafaya takmayan insanlar her gün 1-2 bira içiyorum. Caddelerdeyim her gün, evde arkadaşlarla buluşup film felan anla lan işte klasik öğrenci hayalleri. Sanki evde yapmıyordum ya bunları işte aileyle anlaşamıyorum bahane bu. Halen daha yılmıyorum tabi. Kendimi teselli ediyorum dışarda gezerim, yurda tek uyumaya giderim.
Vakit geçiyor veda veriliyor şehre,eve,aileye ve dostlara. Üniversite şehrine geliyorum. Bir sigara yakıyorum yurda doğru giderken o da ne herkes bana bakıyor geçerken yanımdan. Şaşırıyorum sonradan anlıyorum ki burada sigara anormal ama içki iç kimsenin şeyinde değil. Garip geliyor belki de ben aşırı tepki verdim. Yurda varıyorum. Eşyaları yerleştiriyorum. Oda daha bir küçük sanki üstüme üstüme geliyor. Hemen dışarı atıyorum kendimi. Geziyorum arkadaşları arıyorum, başlarını iyi bi ağrıttıktan sonra tek başıma bir yerde yemek yiyorum. En iç sokaklardan birinde. Sonra yurda dönüyorum her yer insan kaynıyor. Evimin olduğu yerde akşam sekizden sonra kediler bile evlerine döner. Dışarı çıkanı the purge' deki gibi avlarlar. Yurda döndüm. Sandelyenin birini çektim tam odanın odasına oturdum sanki odaya öldüreceğim adam gelecekmiş de onu bekliyorum. Ablamı arayayım. Ne yapıyormuş diye sorayim dedim kendi kendime. Ben hayatı boyunca ailesini öylesine aramış adam değilim. Hatta aramış adam değilim. Tabi bir şok geçiriyorlar. Öylesine diye yaptığım arama felakete dönüşüyor. Ağlıyorum ama nasıl. Sevgilimden ayrılınca ağlamadım lan ben. Ablam tabi şok. istiyorsan gel diyo ama nafile. Neyse ki odaya arkadaş giriyor ve atmosferi yok ediyor. Sonrasında anlıyorum ki o kadar uğraşıp edindiğim bağlarım öylece arkada bırakılmayacak kadar güçlenmiş. 1 hafta sonrasında eve dönüyorum. Direk en yakın dost aranıyor. Anlatıyorum her şeyi buraya yazamadıklarımı. gülüyor. "Vay mal" diyor. Gülüyorum.