neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    150.
  1. Geçenlerde Fethiye'den eşiyle birlikte, birkaç geceliğine istanbul'a gelen bizim Av. Taner Aktop; hepimizin üstüne düdüklü tencere kapağı gibi vidalanmak istenen saçma sapan bir ağırlığı kahkaha kaldıraçlarıyla bir tarafa itmemizin yeni vinçlerini getirdi ve buluşur buluşmaz da hemen taze bir fıkra anlattı.
    * * *
    Bir okulda bir öğretmen, bir öğrenciyi ayağa kaldırıp sormuş:
    - Senin adın ne?
    - Me...me...meh...met Sa...sar... Sartok.
    - Kekeme misin sen?
    Öğrenci:
    - Hayır efendim, demiş; babam kekeme olduğu için, nüfus müdürlüğüne adımı böyle yazdırmış.
    * * *
    Son 80 yıldaki resmi demeçler, nutuklar, siyasal açıklama ve yorumlar toplanıp; içlerinde kaç kez şu cümlelerin geçtiği hesaplansa:
    Atalarımızın kanıyla sulanmış olan bu topraklar
    Vatan, millet, Sakarya
    Viyana kapılarına kadar at koşturmuş bir milletin çocukları olarak
    Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda
    Çok yararlı bir görüşme oldu
    Milletimizin gücü, her sorunun üstesinden gelmeye yeterlidir
    iç düşmanlar, dış düşmanlar
    Şeriat tehlikesi göz ardı edilmemeli
    Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
    Kimse bizi yolumuzdan döndüremez
    En büyük Türkiye başka büyük yok
    Demokrasi düşmanı bazı mihraklar...
    * * *
    Kim bilir kaç bin, hatta kaç yüz bin kez kullanılmış cümleler...
    Tuhaf bir cümle kekemeliği varmış gibi geliyor bendenize de...
    80 yıldan bu yana vatan, millet, Sakarya gibi bazılarının miadı dolmuş olsa da, yine hep aynı cümleler tekrarlanıp duruyor.
    * * *
    Belki bir gün, akla gelmedik konulara meraklı bir dost; hangi siyasal cümlenin kaç yüz bin kez kullanılmış olduğunun çıkarır dökümünü...
    Akla gelmedik konular; buzlanmış beyinleri şaşırtan, eğlencesi kendi içinde saklı konulardır.
    * * *
    Örneğin tek parti dönemindeki kabine üyelerinin pedikürcüleriyle, çok partili dönemde kabine üyelerinin pedikürcüleri arasında bir üslup farkı var mıydı?
    Hangilerinin ayak tırnaklarını kendileri, hangilerininkini eşleri, hangilerininkini çağrılı profesyonel hanımlar, yahut erkekler kesiyordu?
    * * *
    Bu tür akla gelmedik konular kurcalandığında, genellikle hep aynı dudak büküşüyle omuz silkmesi olur ve:
    - Çok mu önemli yani, denir.
    * * *
    Oysa epey önemlidir; kutsallaştırılıp putlaştırılmış siyasetçilerin de, birer normal insan olduğu gerçeğini hatırlatır kitlelere...
    * * *
    Üst düzey 2 mevki sahibinin ayak bakımlarıyla ilgilenmiş 2 pedikürcünün bir sohbetini hayal etsek:
    - Bizimkinin ayakları her zaman çok nasırlı; koşturmadığı yer kalmıyor ki nutuk atmak için...
    - Canım bizimki de o kadar nutuk atıyor ama, ayakları pamuk gibi...
    - Ee seninki hiç iniyor mu arabadan, uçaktan, helikopterden? Bizimki pazarcı eşeği gibi, nerede 3-5 kişi görse hemen yanlarına koşuyor.
    * * *
    Dünkü Milliyet'te de, hiç akla gelmedik bir tören fotoğrafı vardı.
    7 metre uzunluğundaki kırmızı bir kurdelenin arkasına, ellerinde makaslarla 30 kişi birden geçmiş; kendilerine teslim edilen 3 resmi otomobilin hizmete girişini başlatıyorlardı.
    * * *
    Bu arada Başbakan Tayyip Bey de, biraz fazla abanmaya başladı Mehmet Akif'e. Azıcık da Tevfik Fikret'e bir göz atsa; 100 yıla yakın bir süre önceki kutuplaşmaların, kimlere nelere mal olduğunu da başlar görmeye.
    * * *
    Özellikle Mehmet Akif'in oğlu, çok zor bir hayat yaşadı ve 1962 yılında Beşiktaş'taki bir çöp bidonunda bulundu naşı.
    Mısralarını hazır olda dinlediğimiz bir şairin oğluna, öyle bir hayat layık görülmemeliydi.
    * * *
    Tevfik Fikret'in Haluk'un Amentüsü şiirinden bazı beyitler:
    Toprak vatanım, her çeşit insan milletim... insan
    insan olur ancak bunu iz'anla, inandım.

    Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan, ne melek var;
    Dünya dönecek cennete insanla, inandım.

    Tüm hayatta tekamül ezelidir; bu kemale
    Tevrat ile, incil ile, Kuran'la inandım.

    insanoğulları birbirinin kardeşi... Hülya!
    Olsun, ben o hülyaya da bin canla inandım.

    insan eti yenmez; bu teselliye içimden
    - Bir an için ecdadımı unutmakla- inandım.
    * * *
    Taner’in fıkrasına bakıldığında; babalar kekeme olduğu zaman, çocuklar da kekemeleşmiş adlarla yaşıyorlar.
    Binlerce kez tekrarlanıp duran cümle kekemeliği de, çağdaşlaşma kekemeliğine neden oluyor galiba.
    durum onu gösteriyor.

    çetin altan
    0 ...