Bizim çerkenlerimiz vardı;
koca çamdan kıytırdıklarımızdan yontarak yaptığımız kayıklarımız;
gazete kağıdından yaptığımız uçaklarımız;
undan yaptığımız yapışkanla, dere boylarından kestiğimiz kargılardan yaptığımız, ucube kasnaklılarımız vardı.
Ama kuyrukları hep muhteşemdi.
Yalnız dizlerimiz hep yaralı ve kanlıydı, çok düşerdik; hep kalkardık ve toprağa karışırdı kanımız.
Çünkü, büyüyorduk.
Biz düşünce, ağlamazdık. Ağlamaya kalksak da, vaz geçerdik.
Toprak, kanımıza karışırdı; biz toprağa.
Toprak, biz ona düştüğümüzde hiç ağlamazdı.
Sarardı bizi, çamuruyla, tozuyla, balçığıyla. Sıkıca sarardı.
Annelerimiz kızardı.
Kirlenmişsin derdi.
Salak saçma yalanları, ilk orada söyledik:
Kirlendik, kelimeleri de kirlettik...
Kelimelerimiz de kirlendikten sonra.........
Önce anneler, bizi yalana sürükleyerek kirlettiğinden mi her şeyi,
bizi hep temizlemeye çalışıyorlar bilemedim?