amele hasan havanın kararması ile evinin yolunu tutmuştu. mutluydu, çünkü gidip evinde uzanabilecekti. yatağı pek rahat değildi ama o yorgunlukta ona o kadar iyi geliyordu ki batan yayları farketmiyordu bile ne de olsa o sırt neler taşıyordu. kapıyı dövdü çelimsiz karısı ve küçük çocuğu kapıyı açtılar. hanımının yüzü yine asıktı hasan a doğru konuştu. ekmek yok evde hasan. hasan hiç bir şey demedi kavgası ekmek için değilmiydi zaten çocuk babasına yalvardı ne olur bende geleyim dedi. babası kırmadı hadi gel oğul. oğul giydi altı delik ayakkabılarını ama öyle sevinçliydi ki ne de olsa babası yanında idi babası en güçlü insandı tanıdığı. bakkalın önüne geldiler. hasan utana sıkıla cebinde ekmek parası olmasına rağmen onu bile zor istedi. bakkalın yüzü sanki ekşimişti. kaç tane dedi üç diyebildi hasan. oğlan söze girişti baba çikolata alsana. hasanın yüzü asıldı bir bakkala bir çocuğa baktı. o an kafasından tüm hayatı geçti. hiç bir şey konuşmadı eve kadar. eve geldi ve direk yatağına gitti. sonra yüzü koyun yattı yatağa sanki o güzelim yatağı ona batıyordu her şey üstüne geliyordu ve başladı ağlamaya sanki o ağlayınca her şey ağlıyordu. erkekti ve çaresizdi çocuğuna cevap bile verememişti. kahroldu ve saati kurdu bir kez daha gözyaşları bile akmıyordu sanki o da para ile satın alınıyordu.
edit: hasan ı soranlar oldu kim bu diye. hasanı tarif etme ihtiyacı hissettim. genelde başı önüne eğilmiştir. hep bir düşünce içindedir. yaz kış aykkabısı aynıdır ve deliktir her yeri su alır. en küçük şeylerde bile gülmesini ve zevk almasını bilir. arabesk takılmaz Allah nedir bilir ve umudunu da hiç bir zaman yitirmez. hasanlar etrafımızda ama bakmasını bilenler görebilir.