güzel bir günde yürüyüşe çıkarsın. etraf kalabalık, herkes yazı özlemiş. insanları bırakır gezdirdikleri hayvanları seyredersin. bir süre sonra farkedersin ki hepsinin ortak bir kaderi var: sahipleri sürekli tasmalarını çekiştirirken yaşamaya çalışıyorlar. iradeleri dışında şeyleri yapmaya zorlanıyorlar. koklamak istedikleri zaman rahat bırakmıyor kimse onları, işemek istedikleri zaman çekiştiriliyorlar. dilediğince koşup, istediği kadar oynayan hayvan o kadar az ki! birilerinin egosu tatmin olacak, birilerinin yalnızlıkları azalacak diye varlar sanki! kendini düşünürsün: annen için doktor, baban için öğretmen, babaannen için mühendis olman icap eder. patronun izin verirse evinde dinlenirsin, vermezse hasta hasta işe gidersin. patlayıncaya kadar yemek, uyuyuncaya kadar gülmek istersin; olmaz. tabuları yıkarak özgürce yaşamaya karar verirsin; tasmanın ipi yetmez.
sonra o köpeciğe bir kez daha bakarsın. "aynı kaderi yaşıyoruz işte hepimiz. insanı, hayvanı yok bunun" dersin. anlamış gibi yüzüne bakıp havlar. ağlayasın gelir o zaman çünkü bu kıstırılmışlığı paylaştığın tasması senin elinde olan köpeğindir.