Kimse sevilmek istediğimiz gibi sevmeyecek bizi. Kimse hep yanımızda kalmayacak, koruyup kollamayacak. Bu dünya üstündeki hiçbir varlık, ihtiyaç duyulmaya muhtaç hiçbir varlık karşılayamaz bu gözü aç isteklerimizi. Bunu farkettiğinde karanlıkta birden ışıkla karşılaşmış gibi koca bir yalnızlıkla karşılaşıp kalıyor insan. Hangi varlık içimdeki bu koca boşluğu doldurabilir? Tanrıdan başka bir seçeneğim kalmadı. Oysa, o bir isimden ibaret gözümde henüz. Eğer o isim dolduracak dersem, bu sefer de özlemle baş başa kalırım. Ulaşamayacağım bir varlığın içimdeki boşluğu dolduracağına inanırsam, o varlığa duyduğum özlem o varlık olmasa duyacağım yalnızlıktan ne kadar farklı ki? Özlem yakıcı, yalnızlık kapkaranlık. Acı ve hüzünle dolu bir öz görüyorum kendime bakınca. Desem ki, tanrıyı yarattıklarına bakıp hatırlamak bir nebze dindirir bu özlemi. Sevdiğinin fotoğraflarıyla avunmak gibi değil midir bu? Ben kendisini istiyorum ama, bir parçasının yansımasını değil. Avunmak değil, avutulmak istiyorum. Kuşatılmak istiyorum özlemini çektiğim sevgiyle, ama var mı bilmiyorum ve varsa bile öyle uzak ki...