güneşli bir haziran günüydü. seni son kez görecek olduğumu biliyordum ama tuhaf, çocukça bir heyecan vardı yine de içimde.
sana küçük bir veda hediyesi de almıştım; gümüş bir kolye... bir de lale aramıştım şehirin bütün çiçekçilerinde. ama bulamamıştım. mevsimi değilmiş. çok severdin laleleri...
seni gördüm uzaktan. bir yandan bir kez daha gözlerinle buluşmanın mutluluğu ve heyecanı, diğer yandan da onlara veda etmenin hüznünü hissettim içimde.
gidip omzuna dokundum son kez. bilirsin beni içi kan ağlarken bile gülenlerdenimdir ben. yine öyle yaptım. kısa eğlenceli bir sohbet, bir kaç küçük espri...
bir şeyleri başarmanın, bir hayatı geride bırakmanın, dört yıl sonra tekrar evine dönecek olmanın mutluğunu vardı yüzünde. ben de eşlik ettim bu mutluluğuna.
ve son sahne geldi çattı... son kez sarıldım sana. saçlarının yumuşaklığı hala parmaklarımın ucunda. gururuma yenilip arkamı dönüp gittim. söyliyemediklerimi yine içime attım; yine göğsüme sapladım sessizce. son bir kez gülümseyişini gördüm yanından ayrılırken.