birincisi insanların korkusu, kendisini tek başına güçsüz hissetmesi ve inanacak bir şey arama dürtüsüdür, tabii bu dürtü, medeniyetin daha başlarında iken insanlar için kuşkusuz normal bir şeydi ancak medeniyetin üstünden 21 asır geçmesine rağmen hâlâ varlığını sürdüren bir dürtü olması da ilginç bir vakadır kuşkusuz.
ikincisi de insanlardaki bu ihtiyacı ve açığı görerek, dini onları gütmek, yönetmek için bir politika haline getirme zihniyetindeki insanlar ve onların iktidar hırslarıdır. Ki bunun böyle olduğu medeniyet boyunca ortaya çıkan neredeyse tüm savaşların din kaynaklı, dinlerin çatışması sebebiyle ortaya çıkmasından görülebilir.
kaynağı ne olursa olsun, itikadı olan bir kişi, dinin kaynağına çok dikkatle bakarsa, inancı kaybolmaya başlayacaktır. O yüzden ki, dinde sorgulama pek istenmez, ritüellerin ve aynı metin okumalarının sürekli tekrarlarıyla inancın kişinin benliğine oturması istenir ve teolojik metinlerde belirtilenlerden başka şey düşünülmesi, ifa edilmesi haram veya mekruh görülür...
