siz benim gibi yapmayın...
bir şarkıyı örneğin ya da bir filmi, göğüs kafesinize saplayıp saplayıp durmayın; kalkıp pencerenizi açın...
bir ecinniden kaçar gibi kaçmayın gün ışığından...
kahveyi kararında için ve küllük aşındıran on binlerce sigaranın basamaksız kuyuya inmekten başka birşey olmadığını bilin...
annenizi kırmayın ve babanızı sayıp kardeşlerinizi asla yalnız bırakmayın.
karanlık bir dairenin dehlizlerinde hayallere sarılmanın kolay olmadığını fark edin.
ve yollara, yollara bu denli müptela olmanın bir firar denemesi olduğunu bilin; bitimsiz bir hüsran...
bir hayalin esrarına vurulmanın elbet ayrı bir hakikati vardır, lakin bıçak keskindir; siz yönünüzü mehtaba çevirin.
kalabalığın aptallığına meze olun demiyorum ama ben gibi de iki elin, iki kan, kemik ve kas sisteminin sıkıca kavuşmasından doğacak samimi huzura da bu denli yabancı olmayın, birliktelikten bu denli öğürmeyin...
sevin...
sevinin...
sevindirin...
heyulalar, hülyalar ve zaman;
tik tak, tik tak, tik tak...
işte ızdırabım benim...
beni mürekkepten alıkoyacak kadar pıhtılaşan yüreğim...
sorgu odasına çevirmeyin, bu denli hırpalamayın hayatınızı...
siz insansınız, yel değirmenleri de yel değirmeni...
unutmayın istedim sadece...