ikinci dünya savaşı öncesi rusyada bir papaz ile arkadaşları sohbet ederlerken biri papaza sormuş "ne olacak halimiz" diye. papaz soruyu soranı önce bir süzmüş, sonra demiş ki; ya savaş çıkar, ya çıkmaz. çıkmazsa sorun yok da çıkarsa ya bizi askere alırlar, ya da almazlar. almazlarsa yine sorun yok ama alırlarsa ya bizi piyade yaparlar, ya da süvari. süvari yaparlarsa sorun yok da piyade yaparlarsa ya ön safta savaşırız, ya da arkada. arkada savaşırsak bişi olmaz da önde savaşırsak ya esir düşeriz ya düşmeyiz. düşmezsek sorun yok da düşersek ya hitler bizi sabun yapar, ya da tuvalet kağıdı. sabun yaparsa sorun yok ama tuvalet kağıdı yaparsa, işte o zaman boku yeriz.
şimdi saadet veya refahın başına gelen akepe nin başına gelirse ben diyorum ki en iyi ihtimalle 7 sene geriye gideriz, imf, dünya bankası, avrupa birliği hayallerimiz söner, yatırımcı bu kaypak zeminde yatırımını yapmaz, sonuçta batarız.
olur ha kapanmazsa, türkiyede hukuka bir gram güven kalmaz artık. hani şu laikliği savunup da ikinci maddedeki sosyal, demokratik, hukuk üçlemesini kenara iten hakkaniyet fakiri insanlar var ya, kaçacak delik ararlar o zaman.
iki ucu boklu değnek bu olsa gerek. yukarıdaki fıkrada boku yemeleri için aşmaları gereken merhaleleri biz çoktan aştık. pazartesi ya dava reddedilecek ya da son döngüyü de tamamlayıp bu güzel günleri arayacağız. ya yargı siyasallaşacak, ya da bana atacağınız bu çamuru temizleyemem deyip kenarı çekilecek.
haysiyet ceket değil ki yıkayıp yıkayıp giyelim..