artvin cerrattepe direnişi

entry63 galeri video1
    34.
  1. birgün işyerindeki odamda otururken kapım aniden açıldı.
    içeriye hışımla giren ve surat ifadesinden epey gergin olduğu anlaşılan kişi, iş arkadaşımdı.

    - abi gel şu adama birşey söyle, yoksa birbirimize gireceğiz. dedi öfkeyle...
    + hayrola ne oldu? diye cevap verirken, açıkçası ben de bir parça endişelenmiştim.

    anlattı meseleyi... resmi işlem için daireye başvuran bir vatandaş, arkadaşımın kendisine izah ettiği resmi prosedüre razı gelmeyip problem çıkartıyordu. aslında arkadaşım resmi prosedürü olduğu gibi aktarmıştı. söylenmesi gereken herşeyi söylemişti ve dediğinin dışında da yapabileceğimiz birşey yoktu. yani sonuna kadar haklıydı. ama bunu ifade ediş şeklinde bir problem vardı. yaptığı izahat, sorunu çözeceği yerde körüklüyordu. vatandaş da sinirlerine hakim olamıyordu. arkadaşımın tahammül eşiği de düşük olduğundan, olay bana sirayet etmişti.

    bahsettiği kişinin yanına gidip kendisine hoşgeldiniz dedim. elimizden geldiği kadarıyla kendisine yardımcı olmaya çalışacağımızı, zaten işimizin de bu olduğunu, bu işi olabildiğince kolaylamaya çalışacağımızı ifade ettim. Kendisi için çay istedik ve sorunun ne olduğunu, nerede anlaşamadıklarını sordum. vatandaşın üslubu yumuşadı, gözle görülür oranda rahatladı. ve anlatmaya başladı, sıkıntısını aktardı. ben de kendisinin yanında birkaç yere telefon açtım. mevzuat hükümlerini tekrar gözden geçirdim. ve dönüp de vatandaşa, arkadaşımın söylediği şeylerin aynısını söyledim. belki işini kolaylaştırır diye, bir iki pratik bilgi de aktardık. yani meselenin en başında kendisine ne söylendiyse, ben de onları tekrar ettim. görmeniz gerekirdi, o sinirli amca nasıl da müteşekkir bir şekilde ayrıldı yanımızdan...

    ve gayrete gelip, bir hafta içinde de bütün resmi işlemlerini yerine getirdi.

    demek ki ne söylediğiniz kadar, nasıl söylediğiniz de önemlidir. karşınızdakine verdiğiniz değer, üslubunuz ve gösterdiğiniz hassasiyet, sorunun aşılması noktasında büyük işlevler icra ediyor. aynı zamanda sizin muhteremliğinizi ortaya koyuyor.

    şimdi cerattepe hadisesi de öyle...
    artvin dediğiniz yer kaç binlik bir nüfusa sahiptir ve cerattepe mıntıkası ne kadarlık bir alandır ki, hadise içinden çıkılmaz bir boyuta ulaşıyor?

    artvin in nüfusu 200.000 bile değil ( istanbul un birkaç mahallesi büyüklüğünde) ve cerattepe mıntıkasında yapılması düşünülen kapalı maden ocağı, 77 bin 439 metrekarelik bir alanda inşa edilecek deniliyor.
    yani oldukça küçük çaplı, lokal bir hadise...
    antik yunan kent devletlerine nazire yaparcasına ve hatta ondan daha kapsamlı bir doğrudan demokrasi örneği ortaya koymak adına bütün artvin halkını bir meydana toplayarak bu konuyu şehir halkı önünde istişare etmek isterseniz, emin olun bunu rahatlıkla başarabilirsiniz. (kazlıçeşmeye milyonların toplandığı ülke profili hatırlanacak olursa)

    hadi bu çok ütopik oldu, şehir halkı tarafından tespit edilecek bir grup temsilci ile çeşitli müzakereler yapmak da mı çok zor?
    bir hakem heyeti oluşturarak konuyu bütün şeffaflığı ile burada tartışmak da mı çok zor?

    bu ülkenin insanı olan artvinlilere ya da başka yerdeki insanlara karşı yaklaşımı değiştirmek, kullanılan afaki ve komplo ürünü dili bir tarafa bırakmak ve yöre halkının habitatı söz konusu olduğunda hassasiyet gösterip nobranlığı ayaklar altına almak çok mu zor?

    emin olun, uzlaşma masasında çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.

    her tür toplumsal beklentiyi gaz bombası, tazyikli su, plastik mermiyle cevaplamak ve ardından sosyal medya troll ve troliçeleri ile komplo teorileri ve haysiyet cellatlığı yaparak insanları aşağılamak ne kadar makbuldür allah aşkına siz söyleyin.

    lütfen bu ülkenin başbakanı artvin e gitsin, artvin halkı ile kucaklaşsın, onlarla istişare etsin. kolluk kuvvetlerini demokratik sınırlara çeksin ve halkın rızası sağlandıktan sonra bu işe el atılsın. yanlış olan hususlar varsa düzeltilsin - kırpılsın. insanların endişe ettiği hususlar netliğe kavuşturulsun ve bu iş karşılıklı rıza ve gönül hoşnutluğu içerisinde halledilsin; yani bir konsensüs sağlansın.

    ben, devlet olmanın verdiği egemenlik hakkına dayanarak bu uygulamayı tek taraflı bir irade olarak uyguluyorum demek ne denli hukuki ve insanidir? insan onuruyla ne denli bağdaşıktır?

    anayasanın ilk maddesi: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. (tamam cumhuriyet müdahalecidir lakin nasıl bir cumhuriyet?)
    anayasanın ikinci maddesi: Türkiye cumhuriyeti, ... (bkz: demokratik), lâik ve (bkz: sosyal) bir hukuk Devletidir.

    doğu ve güneydoğuda devletin egemenlik hakkı en kaba haliyle yorumlandığı için kaybettik ve bugün artvin de de kaybediyoruz.

    lütfen, 80 milyonluk bir cemiyet olduğumuzu ve bu cemiyetin sorunlarını çözmek için devlet denilen aygıtı kurduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım!
    devleti, gardiyanımız olsun diye kurmadık ya da ülkemiz bir açık hava hapishanesi olsun diye bir hayal de kurmadık!

    bu olgunluğu ortaya koyalım artık...
    6 ...