siz; başlangıçta sonu düşler, sonda ise başlangıcı özlersiniz.
ayaklarınız yerden kesildi mi, midede uçuştuğu söylenen kelebeklerden daha çok kanat çırparsınız, olduğunuz yerden daha yükseğe çıkabilmek için... belki tepeden bakmak ister, belki imrenenler size erişemesin istersiniz.
mutluluktan ağlamayı düşlersiniz, üzüntünün sebep olduğu yaşları dökerken ise mutlu olduğunuz anları özlersiniz.
"aşığım" dersiniz. görmezden geldiklerinizi "gözümü kör etti" diye açıklayacaksınızdır halbuki sonraları ama öncesinde aşkınıza değmez hüzün. siz buna inanırsınız.
aşıksınızdır ya siz, canınız yanmaz sanarsınız. nazar boncuklarına olduğundan fazla anlam yüklenen vakitlerdir bunlar. kendinizi hiçbir olumsuzluğa hazırlamaz, ihtimal vermezsiniz tepetaklak olma fikrine. doğru ya aşıksınızdır nasıl olsa siz.
sevmediğim bir yazar demişti bir yerlerde; "aşkı alıyorsan bir avucunun içine, diğer avucunu gizleyemezsin arkanda. onuda uzatacaksın. acıyı hüznü alacaksın diğer avucuna da. bir avucuna mutluluğu alıp diğerini kabullenmezsen, aşkı alma hakkından mahrum kalabilirsin "...
sarsıldığında bir şeyler, oynadığında taşlar yerinden korkarsınız siz ama. ne o diğer avucunuz sımsıkı kapalı halde berinizde miydi yoksa?
neticesinde tepetaklak olursunuz, birlikte geçirdiğiniz yılların üzerine boylu boyunca devrilirsiniz. geride kalan günleri özleyerek geçer vakit bir süre. bir ileriki günü yaşamaktan korkarsınız siz.
ve dersiniz sonra "bitti" diye. sebep sıralamak zor gelmez artık. aşkınız bitmiştir nasıl olsa. esip geçen rüzgardır ya aşk, öyle bir savurmuştur sizi istemediğiniz kollara. siz, "aşık olduğumu sanmışım" dersiniz sonra.
yazık ki siz; başlangıçlarda sonu düşler, sonlarda da başlangıcı özlersiniz.