her ne kadar alışılmış dense de, her ne kadar toplumumuz duyarsızlaşmış olsa da yok arkadaş. olay yeri her gün kullandığım bir rota ve olaydan sonraki gün de kullandım burayı. çevresi beyaz bir örtü ile kapatılmış kimseler görmesin orayı diye. onlarca polis var artık neyi koruduklarına anlam veremediğim.
bahçelievleri geçtikten sonra bütün vücudumdan kanın çekildiğini hissettim. sadece 28 kişinin hayatını kaybettiği bir olay yerine yaklaşmadığımı biliyordum çünkü. orda adeta ülkenin yüreği patlamıştı. merasim sokağın girişine geldiğimde nöbet tutan polisle göz göze geldim, çekilen beyaz perdenin arasından olay yerini gördüm. saatte 40 km hızla 10 metrelik yeri 3 saatte geçtim sanki. hayatını kaybeden insanlar, iş çıkış saatinde aralarından geçip gittiğim askeri servisler, iyi akşamlar dilediğim insanlar, evine ulaşmak için metroya yürüyenler... hepsini o 10 metrelik mesafede uzun uzun düşündüm. boğazım düğümlendi.
ben ki anafartalar saldırısına tanık olmuş, okulunun önünde belediye otobüsü onlarca insanı ezmiş ve soğukkanlı kalmayı başarmış bir insanım. duygusuz bile derler bana. ama.
boğazım düğümlendi. ağladım adeta. yine dışarı belli etmeden.
nasıl bir zihniyet masum insanları öldürebilir? nasıl bir vicdan hazmedebilir bunu? halen bir de utanmadan çıkıp "infaz yaptık" demeleri, ölen insanlara sevinmeleri yok mu bunun faillerinin. akıl alır gibi değil.
bunu yapanlar "barış" isteyenlerin ta kendisi. sormak istiyorum bu ülkenin başını yakanlar çözüm süreci adı altında suni de olsa bir barış ortamı sağlamadı mı? bu ortamı fırsat bilip silah depolayan ve savaş hazırlığı yapanlar amazon yerlileri mi?
ortada çok iğrenç politikalar var ve kimse "barış" isteyecek kadar temiz değil bu coğrafyada. herkes çıkarının peşinde. umarım bu patlama birilerinin gözünü açar umarım. aksi halde orda ve ondan öncesindeki bütün saldırılarda ölenler, otobüslerde yanan insanlar, karakol baskınında şehit edilenler... hepsinin kemikleri sızlayacak.