yaşamımızda keskin kırılma noktaları vardır; illa travmatik olmalarına gerek yok ancak mutlak surette tüm yaşamımıza iyi-kötü etki ederler ve kişiliğimizin biçim almasında ciddi öneme sahiptirler.
örneğin; 6 yaşında şahit olduğunuz bir ölüm, ailenizden olmasına gerek yok ya da ilkokul aşkınızın sizi reddetmesi ya da kabul etmesi ya da bir köy yerinde köpekler tarafından ısırılmanız vs vs ufak ya da büyük. bir meselenin ciddiyeti ergenlik sonrasında bizim kat'i yargılarımıza göre değişkenlik kazanır lakin ergenlik öncesi yaşanmış olaylar-durumlar bizim önem sıralamamıza göre değil o anın vahameti ve o zamanki şartların bilincimize tesiri doğrultusunda önem kazanır. yani bizim 10 yıl önceki küçük bir meseleyi büyütmüyor oluşumuz meselenin o şartlar altında hayli öneme sahip olabileceği gerçeğini değiştirmez.
işte özgüven de bu şartlar altında gelişir, değişir, şekil alır. siz; yaşamınızın bilinmeyen bir anında (hatırlamıyor bile olabilirsiniz) ufak ya da büyük bir darbe ile karşılaşırsınız ya da darbe olmasa bile bir etkiyle karşılaşırsınız. işte tüm özgüveninizin kaynağı o etkiye karşı oluşturduğunuz tepki'de saklıdır. kimi zaman yaşam zarları öyle bir atılır ki tepki verecek durumda olamazsınız ve o kırılma noktası sizin özgüven eksikliğinizin en mühim noktasını oluşturur.
söz gelimi; bir kız çocuğunun babasını kaybetmesi onun özgüveni yerinde mi olacak yoksa özgüven eksikliği mi hissedecek sorusunun cevabı olamaz bu sorunun cevabı her ne kadar çevresel faktörlerle hesap edilmesi gerekse de ilk atlanmaması gereken yer: geliştirilen tepkinin biçimidir. pasif agresif tepkiler yahut aleni agresif tepkiler farklı tepkime zincirleri oluşturabilir bu noktada da işte "insanın kendisiyle olan savaşı" başlar. bundan sonra kuklanın bir ipi sizdedir diğer ip ise yaşamın, talihin, kaderin, rastlantıların, zorunlulukların, şansın elinde olacaktır. yaşam bir çeşit yukarıda yazdığım gibi "insanın kendisiyle ve diğerleriyle olan savaşıdır" kendisiyle olan savaşını konfor ölçütlerinde belirleyebilecekken diğer unsurlarla olan savaşında kendi konforundan verdiği taviz ölçüsünde hareket alanı yaratacaktır.
özgüven bu savaş alanının ilk muharebelerinden birisidir ve bu muharebe malesef sonraki yıllarda olacağının aksine "çocuk halinizin" insafının arkasına saklanmıştır.