usulca yaklaştı yanıma...
omzuma düşen elinden anladım babamın geldiğini...
kafamı kaldırıp da durgun yüzüne baktığımda, gözlerini naif bir şekilde gözlerimle buluşturarak şu cümleleri söyledi: '' evladım, kıymetini bil... bazı şeylerin kıymetini bil... şayet kıymet bilmezsen, allah muhafaza, kıymetini bilmediğin şeylerle imtihan edilirsin de sonra anlarsın değerini...''
gözlerimi açtığımda akşamdan kurduğum çalar saatin yüksek sesi doluyordu odaya...
öylesine mahcup bir halde uyandım ki rüyadan, o hislerle ne yapacağımı bilemeyip koşar adım gittim saate doğru.
vakit erkendi, kahvaltı yapabilir ya da bir parça daha uyuyabilirdim.
fakat ne iştahım vardı ne de uyuyacak yüzüm.
gömleğimi sırtıma geçirip, yüzümü buz gibi suya tuttum lavaboda.
koltuğa çöküp de bakakaldığım tavanın beyazlığında kendime gelmeye çalıştım bir müddet.
içime sızdığını fark ettiğim pişmanlık hali gittikçe ağırlaşmaya başlıyordu.
duvarlar ne kadar da boğucuymuş böyle...
boyun bağımı alelacele dolayıp, montumu da giydikten sonra attım kendimi dışarı...
telefon açmak için daha fazla bekleyemezdim.
--spoiler--
-baba?
+efendim malajor.
-müsait misin baba?
+evet söyle, müsaitim.
-farkında olmadan gönlünü mü kırdım, bir cahillik mi ettim ben?
+(bir müddet duraksadıktan sonra) hayırdır böyle, sabah sabah...
-rüyamdaydın baba... bana nasihat ediyordun, uyarıyordun. ben, galiba mahcup oldum.
+allah hayır etsin. ne gördün?
-(rüyayı anlattıktan sonra) baba hakkını helal et lütfen, ben cahillik etmiş olabilirim. seni üzecek kelimeler söylemiş olabilirim. belki sen içine atmışsındır, söylememişsindir. ne bileyim işte haddimi aşmış olabilirim. özür dilerim...