zaman hiç bir gülün renkli olmadığı, bütün güllerin beyaz olduğu bir zamanmış ve memleketin birinde bir çoban, bir bey kızına aşık imiş. sonunda aşkından yüreği yanmış dayanamamış gitmiş istemiş..bey de kızını çağırmış sormuş..kız da "ne zaman ki bana kan kırmızı bir gül getirdin, işte o vakit senin olurum" demiş.bunun imkansız olduğunu düşündüğü için tabi..çoban da üzüntüyle dönmüş tabi..bu çobanın ahlini gören bülbül sormuş. demiş "neyin var" o da anlatmış, bey kızı benden kandan kırmızı gül ister, oysaki bütün güller beyaz ben ne yaparım" demiş..haline pek bi içerlenen bülbül "sabahleyin şu kapıların ardındaki bahçeye gel, sakın daha önce gelme" demiş ve ilerdeki bahçe kapılarının arkasındaki gül bahçesini göstermiş..tabi ki ordaki güllerin hepsi de beyazmış yine..akşam olmuş, bülbül bahçeye girmiş ve sabahlara kadar bir güle şakımış...sabah oluncaya kadar aralıksız ötmüş..sonra sabah sesi kesilmiş. ve bahçeye giren çoban, bülbülün bir gülün dikenine göğsünü sapladığını ve gülün kırmızı olduğunu görmüş...ve "ey bülbül sen kavuşmuşsun ya yarine ben kavuşmasam da olur artık" demiş...