alevileri de yakından ilgilendiren zorunlu din dersi uygulamasını danıştay anayasaya aykırı buldu; bu duruma cemil çiçek ve diyanet işleri başkanı ali bardakoğlu karşı çıktı. bu durum ilginç saptamalar yapılmasını sağlıyor:
1. müfredatın değiştirildiği, artık eskisi gibi olmadığı öne sürülürken, aslında eskiden anayasa suçu işlendiği de bir anlamda kabullenilmiş oldu.
2. içeriği bu denli sünni inancıyla domine edilmiş olmasa, din ve ahlak konusuna daha tarafsız bakmayı başarabilse belki zorunlu din dersi savunulabilir olurdu. ancak içeriğini oluşturan ve sürdürenler -ki buna öğretmenler de dahildir-devlet dini olarak sünniliğin o kadar etkisi altındadırlardır ki bu durum da, zorunlu din derslerinin sünnilik dersi durumuna kendiliğinden dönüşmesini, pratikte alevilere, farklı mezhepten ve dinden olanlara, inançsızlara otomatik olarak baskı ve ayrımcılık mekanizması oluvermesini getiriyor.
3. bardakoğlu, açıklamalarıyla hala bu çizginin yılmaz savunucusu olduğunu açıkça belli ediyor. yani etyen mahçupyan'ın deyimiyle "diyanet işleri başkanı kendi anladığı islam ve aleviliğin "doğru" olduğunu söylemekle kalmayıp, alevilerin de aynı doğruyu kabullenmelerini istiyor."
4. diyanet işleri tüm müslümanları ve diğer inanç sahiplerini temsil etmiyor. bu nedenle de diyanetin uygun bulduğu "din dersi" bazı insanlara kendi dinlerini değil, farklı bir dini öğretmiş oluyor.
ab çizgisini savunan hükümet, yılların alışkanlığını, bu alışkanlıkla yetişmiş kadrolarını yanında sürükleyerek ilerlemeye çalışıyor. bu kadrolar kiminde öğreniyor ve yürüyüşten kopmuyor kiminde de gidişi engellemekten başka iş yapmamış oluyor.
baştakiler, kibir ve iktidar sarhoşluğundan uzaklaştıkça insanlaşacak ve bu doğal durumu kabul etmeye yanaşacaklardır. o günün türkiyesi daha özgür ve mutlu bir türkiye olacaktır.