Hata yaparsak, yaşadığımız yüzyılın insanlığın son yüzyılı olma ihtimali var.
Olası bir nükleer savaş bile büyük yıkım ve can kaybına yol açsa da, insan ırkının devamını sağlayacak kadar kişinin kurtulacağı düşünülüyor.
O halde bilim adamları neden endişeleniyor?
Sentetik biyoloji, nanoteknoloji ve yapay zeka alanlarında yapılan deneyler, insanlığı bilinmeyenlerin, sonucu daha önceden öngörülemeyenlerin eşiğine getiriyor.
Biyoloji ile mühendisliği biraraya getiren sentetik biyoloji, tıbben büyük umut vaat ediyor,ama insan biyolojisinin sınırlarını zorlamanın daha önceden tahmin edilemeyen sonuçlara yol açmasından kaygı duyuluyor.
Nanoteknoloji, bir başka deyişle molekül veya atom düzeyindeki çalışmalar da savaş için kullanılırsa, son derece tehlikeli olabileceğinden endişe ediliyor.Özellikle, gelecek hükümetlerin bu tür silahların kontrolü ve kötüye kullanımını engellemekte zorlanacakları varsayılıyor. Yapay zekanın dış dünya ile etkileşiminden neler orataya çıkabileceği de bir başka kaygı konusunu oluşturuyor.
Bilgisayar programları, sanayi, tarım veya ekonomi yönetimine önemli katkıda bulunabiliyor. Ancak bu tür bir ‘yapay zeka’, bu sırada oluşan hasarı hiç dikkate almayabiliyor.
Enstitünün genetik uzmanlarından Seán O'Heigeartaigh, otomatik menkul kıymetler ticaretinde kullanılan algoritmaların insanlar ve ekonomileri yıkıma götürecek sonuçları olabileceğini söylüyor.
Dr O'Heigeartaigh, bu tür bilgisayar sistemlerinin “gerçek dünyayı yönlendirebileceği” görüşünde.
Biyoloji alanında da genetik yapıyı değiştirmeye yönelik deneylerin tehlikeli olabileceğini düşünüyor.
iyi niyetle yapılan bir değişikliğin başka bir ortama geçince zararlı hale dönüşmesi riskine dikkat çekiyor.
Araştırmacılar, bilgisayarların kendilerinden daha gelişmiş bilgisayarlar üreteceklerinden bahsediyor.
Bu makinaların birdenbire 'huy değiştirip, kötü davranmaya başlaması’ söz konusu değilse de, araştırma görevlisi Daniel Dewey'e göre, bilgisayarlardaki bu zeka patlamasının sonuçlarını önceden tahmin ve kontrol etmek zorlaşıyor.
Sentetik biyoloji endişe yaratıyor
Oxford Üniversitesi gibi, Cambridge Üniversitesi de insanlığa yönelik tehditleri araştırmak istiyor.
Gökbilimci Lord Rees, Cambridge'de Varoluş Risklerini Araştırma Merkezi kurulmasına destek verenlerden.
Lord Rees, dünya tarihinde ilk kez, insanlığa yönelik en büyük tehdidin, insanlardan geldiğine dikkat çekiyor.
Rees, uçak yolculuğu, yiyecek zehirlenmesi gibi bireysel riskler üzerinde durulurken çok daha büyük tehlikelerin gözden kaçırıldığı görüşünde.
Lord Rees her yeni teknolojinin olumlu yanları kadar olumsuz yanları da olabileceğini söylüyor. Örneğin tarım ve tıp için üretilen yeni organizmaların yan etkilerinin çevreyi etkileyebileceğini belirtiyor.
Peki o halde kıyametten korkmamız mı gerekiyor?
insanlık tarihinde bir darboğaza girildi. insanlık değişecek. Bunun sonucu felaket de olabilir, insanların biyolojilerini kontrol altına alıp dönüşmeleri de.
Bu bilim-kurgu, din öğretisi ya da sarhoş muhabbeti değil. Ciddiye almamayı hoş gösterecek hiçbir gerekçe yok.“