"bazı istisnai hadiseler sayılmazsa, yobazların asıl dertleri fen bilimleri alanlardaki çalışmaların önünü kesmek olmadığına göre, neden bu alanlardaki çalışmalar ilerlemeye devam etmedi?" sorusunun da yanıtlanmasını gerektiren mevzudur. elimden geldiği kadar özetleyeyim:
- islam'ın özünde ruhban sınıfı olmamasına rağmen, alimlerin fiiliyatta islam adına konuşma tekeline sahip bir sınıf oluşturması ve ondan da kötüsü, sonunda yönetimlerle işbirliği yapmaya yanaşmaları, yani bazı tavizler karşısında yönetimlerin hakimiyeti altına girmeleri, yönetimlerin din dışı ilimlerle ilgilenenlere ve felsefecilere destek olma hevesini azalttı.
- yukarıda ifade ettiğim siyasi hadiselerin sonucu olarak, eğitim kurumları yobazların eline geçti. o dönemlerde din - felsefe - fen bilimleri iç içe geçmiş olduğu ve de yobazlar felsefe ve fen bilimleri alanında çalışanların dini konularda görüş ileri sürmesinden rahatsızlık duydukları için, zaten pek meraklısı olmadıkları, tehlikeli buldukları ve önemini idrak edemedikleri felsefeyi ve fen bilimlerini eğitim müfredatından çıkardılar zaman içinde.. günümüzde eğitim müfredatımızı dini ilimlere boğanlara alkış tutanlara duyurulur!.. aslında bunu yapmakla gazali'nin bile gerisine düştüler. gazali fen bilimlerinin öğrenilmesinde hiçbir sakınca olmadığını açıkça söylemiştir. fakat insanların bilgilerinin olmadığı alanların önemini idrak etmeleri zordur. hele ki meydanı, o ilimlerle uğraşan ve itibar gördükleri taktirde kendi geçimlerine engel olabilecek kişilere bırakma tehlikesi varsa!..
- felsefe ve fen bilimleriyle uğraşanlar kendilerini destekleyecek hükümdarlar bulamaz oldular. ortada matbaa olmadığı, dolayısıyla geçimlerini geniş kitlelere sattıkları kitaplarla sağlamaları mümkün olmadığı için hükümdarların ihsanlarına bağımlıydılar.
- batıdan farklı olarak, ortadoğu toprakları geniş imparatorluklar kurmaya daha müsaittir. dolayısıyla eğer imparatorluk yöneticilerinin felsefe ve fen bilimleri alanında çalışan alimleri desteklemeye niyetleri yoksa, söz konusu alimlerin sığınacakları kapı bulmaları zordur. evet, arap imparatorluğu henüz parçalanmadan önce, emeviler döneminde ve abbasiler döneminin bir kısmında devlet söz konusu kişileri destekliyordu. imparatorluk parçalanmaya başlayınca, ibn'i sina örneğinde ve daha bir çok örnekte görüldüğü gibi, sıkıştırılan alimler bir o emirin, bir bu emirin kapısına sığınarak çalışmalarını sürdürebildiler. fakat söz konusu imkan moğol, haçlı ve ismaili tehditleri döneminde peyderpey azaldı. ve ne zamanki moğol ve haçlı tehditleri savuşturuldu, osmanlı, memlük, safevi gibi büyük imparatorluklar kuruldu, hemen hemen hepten yok oldu. alimlerin kültürü kendilerine tamamen yabancı olan batılılara sığınmaları mümkün değildi. mezhep farkı ve imparatorlukların yöneticilerinin çoğunun kendilerine yüz verip, artık hizaya gelmiş olan, güzelce anlaştıkları yobazları karşılarına almaya hevesli olmaması, zaten zor olan geniş coğrafyalarda seyahat edip, sığınma olasılığını iyice zorlaştırdı. oysa batının sayısız küçük devletçikleri arasındaki rekabet, alimlerin sığınabilecekleri kapı bulmalarını kolaylaştırıyordu.
- islam'ın ilk dönemlerinden farklı olarak, dinin devlet kontrolü altına girmesi bilimin ilerlemesine engel oldu. bu hususu aşağıdaki 1. soruyu yanıtlarken detaylandıracağım.
islam aleminin bilimde geri kalmasının klasik dönemler için izahı böyle. geriye iki soru kalıyor:
1- batıda bilim nasıl yükseldi?
2- batıdaki bilimin yükselmesi artık savaş alanlarında görülen sonuçlar vermeye başlamasına rağmen, islam alemi neden yeterli tepkiyi veremedi?