yerine kimsenin koyulamayacağı bir sevgili arıyorken gözler, yusuf o gün yine annesinin yaptığı patates kızartmasını yiyordu. dışarı çıkmak için birinin bedenini ileriye doğru itmesi gerekiyordu. ah şu ruhu özgürlükten arındıran hediye seçme telaşı. o gün gördüğü o gözler aklından hiç çıkmadı yusuf'un. aşkın buz gibi soğuk olduğu bir gündü o gün. tarafını seçti yusuf. gülşah'ı kendisine aşık etmenin bir yolunu bulacaktı.
+ onu takip ediyormuşsun, bu doğru mu?
- evet ama artık bir anlamı yok!
sen hiç bir kızı hıçkıra hıçkıra ağlattın mı? aynada gözlerinin ne kadar büyük olduğunu kendisine istemeye istemeye itiraf ederken, ağlatmadım dedi yusuf. o an sanki biri ölmüş gibi bir sessizlik oldu. yalan söylemeyi asla beceremeyen yusuf, aynada kendine yalan söylemişti. yalanını kendi yüzüne vurmak onu rahatlatmıştı ama sonra en derinden bir çığlık koptu. gülşah artık ona aşıktı...