okulun ilk günüydü, yaşlarımız ise henüz 12. sınıfta yer ararken kendime usulca tuttu dirseğimden, '"yanım boş" dedi. "istersen oturabilirsin"... sağına soluna yazılar yazılmış, içinden ok geçen kalpler çizilmiş, birçok isim silinmiş eski bir sıraydı hatırladığım. çekinerek, popomun yarısı dışarıda kalacak vaziyette köşesine oturduğum eski bir sıra. çekmişti beni kolumdan, "ikimizin bu sıra artık" demişti. çekingenliğime aldırmayarak...
liseyi de birlikte bitirdik ileriki yıllarda. yapışık ikiz gibi geçen güzel yaşlardı . üniversitede ise o gitti kıbrıs'a, bende bir bilet aldım istanbul'a. sanırım fazla üzülmedik ayrılacağımız için. üniversite heyecanı, yeni dostluklar, farklı ortamlar mı cezbetti bilmem ama mühim de değil aslında sebebi. pek üzülmedik işte.
ne zaman buluşma fırsatı yakalasak bıraktığımız yerden devam ettik paylaşmaya. geçmişimi anlatmaya lüzum görmediğim tek insandı. ilk olan ne yaşadıysam, az geride dokunuyordu omzuma hep.
farklı insanlardık. sakin, riski sevmeyen, alışkanlıklarına sadık biriyken ben, o hep deli dolu, maceraperestti. duygusaldı, herkes için bonkörce dökerdi gözündeki yaşları. kızardı bana vurdumduymaz olduğum için. benim ise bencil olmamla övündüğüm yıllardı.
aşkı severdi. onlarca adamla yüzlerce tanım kurdu aşka dair. ben ise sevilmeye ehemmiyet verenlerdendim.
derken bir gün bir adam sevdi beni. zamanla bende sevdim onu. "evlenelim" dedi. "olur" dedim. evlendik.
bir adım gerimdeydi gene düğünümde. dokunuyordu omzuma. kocaman gözlerinden, yanağına değmeden yere düşen, leblebi büyüklüğünde yaşlar döküyordu .
biliyorum aklına birçok şey geliyordu. o bana, ben ona baktıkça yaşamış olduklarımız geliyordu akla. söze dökmeye lüzum olmayan...
çok tökezledik birlikte. bizi darmaduman eden acıları alt etmeye çabaladık. çok kişiye küstük, çok şeyi sahiplendik. kendi geçmişlerimizin kahramanları olduk.
derken bir gün telefon açtı. titriyordu sesi."evleniyorum ben ona göre" dedi. aşık olmuştu deli kız. şen kahkahalarını duyuyordum telefonun diğer ucunda. "kızım dur noluyor kim bu adam" dememe aldırmadan "anlatırım sabırsızlanma" demişti gene gülerek.
en son konuşmamızdı bu. aynı gecenin ilerleyen saatlerinde aldım acı haberi. devamını anlatmaya lüzum yok sanırım.
kabullenmesi zor bir acıydı. geçmişimin bir kısmının üstüne bolca toprak serpildi ertesi gün.
unutması imkansız, kabullenmesi zor olan, en fazla kabuk bağlayan ama asla iyileşemeyen bir yaraydı bu yaşanan.