"gerçeği söylüyordum, inanmıyorlardı, bu kez yalan söylemeye başladım. dünyanın ve toplumun çarklarının nasıl döndüğünü iyice öğrenince yaşam biliminde usta oldum. o zaman, başkalarının böyle bir ustalıkları olmadan nasıl mutlu olduklarını, benim yılmadan ermeye çalıştığım o mutluluğa hiç çaba harcamadan nasıl erdiklerini anladım. işte o zaman bir umutsuzluk çöktü içime. ama tabancayı şakağa dayayarak son verilen umutsuzluklardan değildi benimki. sevimlilikle ve içten bir gülümseyişle gizlenmeye çalışılan soğuk, güçsüz bir umutsuzluktu. ruhsal yönden sakattım artık. ruhumun yarısı yoktu. kurumuş, buharlaşıp gitmiş, ölmüştü. kesip attım o yarısını. oysa öteki yarısı kıpırdıyordu, canlıydı, herkese hizmete hazırdı, ama kimse fark etmedi bunu, çünkü öteki yarısının yok olduğundan kimsenin haberi yoktu."