Üniversiteden memlekete gelmişiz e tabi akraba ziyareti yapmak lazım, hani özlem giderilir iki muhabbetin beli kırılır diye düşünürken kendimi "eve yeni alınan mobilya" muhabbetinin içinde buldum. Güzelce yerleştiğim tekli koltuğumda tek başıma iktidarım, evin geri kalanını masa takımının hangi renk olması gerektiği konusunda bıraktım. Karşımda bir televizyon, televizyonda bir o ses türkiye. insanlar, şarkı söylüyor falan. Masa takımında karar kılınamayınca gözler ebru gündeş'e dönüyor. "Ay çirkinleşmiş mi o, Sevim!" Neyse, orta sehpadan tam gaz devam.
Kişisel olarak Acun'a ve yaptığı her işe karşı bazen nedensiz olan bir nefretle doluyum. Duyguların bu derece sömürülmesi aklımın sınırları dışında. Bu sebepledir ki şu adamın projelerinde yer alan herkesten soğuma hızım>ışık hızı. Ha dert mi ediyorlar. Hayır. Ben dert ediyorum. Çünkü insanlar aileleriyle bir araya geldiklerinde, televizyonun karşısında oturuyorlar ve o televizyonda illaki bir Acun projesi yer alıyor. Mobilya muhabbetinde sona mı geldik? Korkmayın! Hadisenin saçları muratın kaşları var. Konuşacak çok şey var.
20 dk kadar bilinçli bir şekilde programa maruz kaldıktan sonra dedim ki: Neden? Niye ya? O televizyon niye açık ya? Niye izliyosunuz? Acuncum sen napıyosun, sen bu insanlardan daha ne istiyosun? Bi Acun'un nihai amacı nedir?
Ben 2 cem adrian şarkısı üst üste dinleyemem, daralırım. ama o haklı isyanını bestelemek gerek.