şahan'ın bu tipleme üzerinden çok da ötelere gitmesi beklenmemeli. bizimkiler'deki cemil'in ve bir halk kahramanı olarak şabansı parodilerle günü kurtardı diyelim. recep ivedik filmi de ele aldığı belli klişelerle durum komikliği üzerine (ki bu klişeler argo sözlerin pervasızca söylenişinden ibaret) kurulu... bu rahatlık, herkesin hoşuna giden bir aldırmazlık ve gündelik hayatın bir kent kırosunca tekinsizleştirilmesi, tehditkar hale getirilişi, kolayına çoğu kişinin yapmak isteyip de yapamadığı eylemleri görünür kılıyor. "şaban" güldürülerinin çoğunda da benzer bir durum söz konusuydu ancak erken dönemdeki başarılı örneklerin yerini sonraları "aşırı mesaj verme" kaygısı güden örnekler alınca bu seri kendi çelişkilerini ve giderek azalan sinemasal değerini görünür kıldı. kemal sunal filmlerinin başarılı erken örneklerinde ise sosyal ve politik hesaplaşma doğrudan değil de, dolaylı göstergeler üzerinden ele alınıyor ve bu yüzden de kendi kurmaca dünyalarını sahici hale getiriyordu. (kapıcılar kralı, çöpçüler kralı, zübük v.s) hem hayata dairdi, hem de güldürü formatında kendi gerçekliğini kabul ettiriyordu.
recep ivedik yeni kentin denetlenemez magandasını gösterdikten sonra skeç düzeyinde kalmaya aday görünüyor. televizyondaki güldürü başka, filmdeki başka işlemek zorunda... işin sinemaya adapte edilmesi çok da manidar değil, sadece ortaya çıkan bir fun grubun merakını tatmin etmek üzere, gişeyi hedefleyerek yapılmış bir film... tutunabilmesi için daha derinlikli, daha güçlü bir omurgaya, arka plana ihtiyacı var... komedinin gücü parodinin ötesine geçip kendi irrealitesini kabul ettirmesiyle de ilintili. sadece argo laflarla, kötü klişelerle insanları sabun köpüğü kıvamında güldürmesi yetmez öyleyse... Tüm gülmelerden sonra sahici bir biçimde kendiyle ve toplumla yüzleşmesini sağlamak da zorunda... tüm gülmelerden sonra çok komikti ama ne söylemişti hatırlamıyorum dedirten cem yılmaz'ın meddahlığı mukayese edilemez bir sarsıcılıkta elbet bu yüzden de...