ben bu yazıyı öylesine yazdım

entry2627 galeri video4
    1803.
  1. Üç...

    Sen elinde öyle keskin bir bıçak tutuyorsun ki, ağzında öyle bir zehir saklıyorsun ki... karşına çıkmaya korkuyor insan.
    Kaçıyorum, kaçıyoruz.. Senden saklanmak istiyoruz biz. Sen çökmeden böğrümüze sesinle, sağır olmak istiyoruz. Yalan söylüyoruz kendi kendimize..

    “Duymuyorum... Duymuyorum... Yok, hayır! Yok... Duymuyorum...”

    O kadar iyi söylüyoruz ki tek duyduğumuz, duymadığımız yanılgısı oluyor...
    Gözlerimiz kapanıyor ve uykuya dalıyoruz, dalıyorum...

    içim soğuyor. Yankılar geliyor uzaktan.

    “Lanet olsun! Nasıl? Ama nasıl?!”

    Yaklaşıyorsun... Terliyorum... şakaklarım sırılsıklam...

    Yaptığım şeye kendim bile inanmıyorum...

    iki...

    Aramızda hiçbir perde yok. Ama göremiyorum...
    “Nerdesin?! Çık ortaya! Nerdesin?..”
    Savunmasızım. Diz çöküyorum. Hesap soruyorsun.
    Suçlarımı vuruyorsun yüzüme.
    Zehirliyorsun, bıçaklıyorsun, ruhumu kemiriyorsun pişmanlıktan dişlerinle!

    Bir!

    Uyanıyorum...

    Ancak artık sağır değilim.
    Aslına bakarsan, seni de çok özledim.
    Aradım çoğu insanda seni ama yoktun. yoktun işte...
    insan gibi bencil bir varlıkta seni aramak... En başından beri hataydı belki de.
    Ama biliyor musun bazen... Hani bazen karşımdaki insanın tek bir anını gördüğümde, misal bir tebessümde, kocaman açılmış bir çift gülen göze baktığımda ya da ne kadar uzak olursa olsun içimi sımsıcak yapabildiğinde birisi, inanmak istiyordum.
    Çünkü neden biliyor musun? Çünkü yorgunum. Senle beraber vicdanımı kitledim bir odaya. Onu geri alabildim ama seni asla.

    Üzgünüm...
    Ne kadar kızarsan kız, yaşamak istiyorsan -istiyorsam- orada kalmalıydın çünkü. Çünkü bir gün ben seni oradan çıkardığımda, tek başıma olmayacaktım.

    Seni çok geç olmadan azad ederim, umarım...
    18 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük