no country for old men

entry205 galeri video1
    26.
  1. Coen biraderler için en naif tabirle fırlama demek yanlış olmaz sanırım. Bu fırlama kardeşler 1984'de çektikleri Blood Simple / Kanlı Gerçek filminden itibaren bir yandan kara film geleneğinin sınırlarını ve seyirci kitlesini genişlettiler bir yandan da türler ötesi bir anlayışla Amerikan bağımsız sineması için lokomotif görevi üstlendiler.
    Coen'ler kısa sürede kendilerine çekirdek bir seyirci kitlesi edindikten sonra bu kitleye daima farklı filmler sundular, 1991 tarihli filmleri Barton Fink başta Cannes Film Festivali olmak üzere birçok festivalden önemli ödüllerle dönerken çekirdek kitle de büyük bir hızla büyüdü.
    Coen'ler, Barton Fink'in ardından ardı ardına sinema tarihine girecek çok önemli filmlere imza attılar. Fargo, Büyük Lebowski, Nerdesin Be Birader? Orada Olmayan Adam,6 yıl gibi kısa bir sürede ortaya çıkan çok önemli yapıtlardı. Coen seyircisi, her biri aşılmaz bir başyapıt sayılan bu filmlerin ardından sinema salonlarından ince bir gülümsemeyle ayrıldı ve bir sonraki Coen filmi için gün saymaya başladı.
    Orada Olmayan Adam'ın ardından iki yıllık bir sessizliğe bürünen Coen'ler sadık seyircilerini hayal kırıklığına uğratan iki film çektiler. ilk film olan Dayanılmaz Zulüm ve bir yeniden çevrim olan Kadın Avcıları seyirciyi tatmin etmediği gibi eleştirmenlerce Coen Brothers efsanesinin de sonu olarak nitelenmişti.
    Anlaşılan o ki Coen'ler yukarıda özetlemeye çalıştığım olumsuz süreçten derslerini çıkarmışlar ve geçen üç yılın ardından bir başyapıt olmasa da iyi bir filme imza atmışlar.
    ihtiyarlara Yer Yok, bugüne kadar izlediğimiz Coen filmlerinin tüm iyi yönlerini içinde barındırıyor: Filmde ABD'nin Meksika sınırında gerçekleşen bir hesaplaşma, sahipsiz kalan bir kamyon dolusu uyuşturucu ve bir çanta dolusu para, vicdan sahibi bir avcı ve bir katilin öyküsü anlatılıyor. Bu unsurların varlığı bile iyi bir Coen filminin garantisi sayılabilir.
    Coen biraderlerin filmleri insanın dünyevi adalete olan inancıyla oynamayı sever. Bir Coen filminin ardından salondan iç huzuru ya da arınma duygusuyla çıkmayız. Yaşamın kirli tarafının bize bulaştığını hisseder ve rahatsız oluruz. ihtiyarlara Yer Yok da bu açıdan bakılınca insanın adalet duygusunu sarsan bir film. Kasıtlı olarak bırakılan boşluklar iç huzurumuzu Amerikanvari bir yaklaşımla kaçırmayı başarıyor.
    ihtiyarlara Yer Yok'da konuşma ve müzik kullanımı en az düzeyde tutulmuş. Sessizlik filmin içindeki gerilimi artırıcı en önemli unsur. Bu, filmlerinde genelde geveze karakterler yaratan Coen kardeşler için yeni bir durum. Javier Bardem ise çok az konuşan prensip sahibi katil rolünde gerçekten muhteşem. Bu nedenle de aldığı Oscar ödülünün meşruiyetini hiç kimse tartışmadı.
    Filmde Coen sineması içinde söz konusu edilebilecek bir diğer değişiklik de yardımcı rollerdeki aykırı karakterlerin yokluğu. Takip edenler tüm Coen filmlerinde ana öyküyü besleyen yan karakterler çokça yer alır. Coen'lerin, en çok eleştirilen filmi olan Dayanılmaz Zulüm bile onlarca yan karaktere sahipti ve yalnızca bu rollerin varlığı bile filme önemli bir katkı sunmaktaydı. Sanıyorum, ihtiyarlara Yer Yok filminde Javier Bardem o denli güçlü bir kompozisyon çiziyor ki başka bir desteğe ihtiyaç duyulmamış.
    Sonuç olarak kazandığı tüm Oscar'lara, tüm iyi oyunculuklara rağmen ihtiyarlara Yer Yok, sıradan sinema seyircisine hitap etmiyor. Seyircisinden, anlattığı sert öyküsüyle, tahammül, yavaş ilerleyen akışıyla sabır isteyen bir film bu.
    3 ...