david hume

entry42 galeri
    30.
  1. iskoç olmasına rağmen ingiliz Burjuvazisi kendine en uygun görüşleri Hume ile bulmuştur. Hume, Locke'den sonra; bilgilerimizin mesmuat ve idrakten geldiğini, tecrübeden oluştuğunu ve aklımızda doğuştan olan hiçbir bilgi, düşünce ve prensip bulunmadığını ileri süren üslubuyla ''ilmin Kaynağı Nedir?'' sualini ''Tecrübedir'' diye cevaplayan bir mütefekkirdir. insan zihninin bütün muhtevalarının bize mesmuat ve tecrübe tarafından sağlanan malzemeye ircasını kabul etmiştir.

    Hume, ''insan tabiatı üzerine bir çalışma'' adlı eserinde zihnimizde bulunanları intibalar ve fikirler olarak ayırır. Düşünme, mesmuatlarla elde ettiğimiz malzemeyi düzenleme, genişletme, ayırma ve birleştirme fiilidir. Fikretmenin kanunları olan ayniyet, tezadsızlık ve illiyet ona göre tecrübe ve zihni alışkanlıklarla alakalıdır. Mesela; hadiseler arasında zihnimizden müstakil bir illiyetlik bağı yoktur. Kurduğumuz illiyet bağı zihni ve enfüsi bir bağdır, bir kabuldür.

    Hume, kısaca tabiat nizamının rasyonel olarak açıklanabileceğinden ziyade, insanin hayalinde temellendirilebileceğinden bahseder. Hume aynı bakış cihetini ahlak teorisinde de sürdürür. Kıymet hükümlerinin teşekkülünde aklın herhangi bir kudreti yoktur. Bunlar ihtiras ve arzudan kaynaklanır. Bu sebeple ahlaki rasyonelleşmenin mümkünlüğüne karşı çıkar. Ahlaki kural ve hükümler insan tabiatındaki haz-acı prensibine dayanır. ''Sempati'' mefhumu üzerinde durur.

    ''insanın Tabiatı Üzerine Bir Tetkik'', ''Siyasi Nutuklar'' adlı çalışmalarında, agnostisizme (bilinmezcilik) bağlı olanların şüpheciliğine mutabık nutuklar ortaya koymuştur. Şüphecilikle birlikte, mesmuat ve tecrübeyle elde edilenler haricinde insan zihninden, psikolojik durumundan ayrı hiçbir şeyin var olmadığı fikri ehemmiyet kazanmıştır. Onun felfesi düşünme biçimi rasyonalizmin karşısına ampirizmi çıkarmıştır. Hume'un politik felsefesi de şüpheciliğinin izlerini taşır. Tabii hukuk ve içtimai akid nazariyelerine karşı çıkar. Siyasi müesseseler ve idare şekilleri cemiyet de var olan insanların ihtiyaçlarına göre şekillenir ve değişir. Mesela; insanlar arası münasebetleri düzenlemek için hukuk kuralları istihsal edilmiştir. Hükümet ve devlet bu kuralları, insanlar kendi başına bırakıldığında bu kuralları işletemediği için uygulamak üzere bulunmaktaydı. Devlet fonksiyonel bir aygıttı ve umde olarak hangi hükümet biçiminin en iyiyi temsil ettiğine karar vermek imkansızdır.

    Hume aşırı şüpheciliği ve radikal fikirleriyle bazı mevzularda aydınlanma fikirlerinin temellerini sarsmıştır. Mesela; din. Hume aynı zamanda bir tarihçi olarak dinler tarihini ele alırken, dini tamamen içtimai bir unsur olarak değerlendirmiştir ve dinin rasyonel bir temele sahip olmadığını iddia etmiştir. Böylece dindarların, deistlerin ve ateistlerin durdukları zemini ortadan kaldırmıştır.

    Hume'un aydınlanma çağına müteallik negatif denilebilecek bir tavrı vardır. Bu devri henüz aklın hakimiyeti altında bir çağ olarak görmemekteydi. Çünkü ona göre ''aptallık ve cehalet'' tarafından belirlenen bir saha da vardı. Bu durum Fransa'da fikirlerinin bidayet de hiçbir te'sir yaratmamasına yol açacaktı.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük