''Televizyon izlemek ve sanıyorum gazetelerin üst başlıkları gerçek gündemi değil yaratılmak istenen, ülkede hüküm sürmesi isteneni dayatıyor. Biz de hem inanmak hem de inanmamak arasında kalıyoruz.
Sisteme hizmet ediyorken çok iyisinizdir, sizin saçınızı okşarlar, birazcık durursanız, “ne yapıyorsun”, karşı bir söz söylerseniz “sus” derler. Biraz sesinizi yükseltirseniz ağzınızı kapatır, hareket ederseniz tokat atar, devam ederseniz de yok ederler. Sistem böyledir.
“Sistemin bir parçası olarak sizler koca duvarın tuğlalarısınız, sizlerin inşa ettiği bir şey bu. ister çekip alırısınız kendinizi, ister o yapının, o parçanın ara taşı olmaya devam edersiniz”
-Peki, bir insan olarak korkuyor musunuz?
“Korkunun ecele faydası yok” derdi anneannem. Bir yerde yanlış varsa tabii ki burada ucuz kahramanlık yapıp ölmek istemem. Yaşamsal içgüdülerim var… Nefes almak, çünkü bir tane hayat var ve bitecek. Zaten bitecek bir şey için korkmam ama yaşamak da istiyorum. Çünkü: “Bir dakika dur, bu yanlış” demek istiyorum, burada da korkunun üstüne çıkan bu… Her türlü korkunun üstüne çıkıyorum. Burada ‘onur’ sözcüğü devreye giriyor. Kaybedecek şeyi olan korkar, bu da hayatın dengesidir…''
Alıntı_