bunun bir de ticari kadrolaşma örneği vardır. iktidardakiler yani erk sahipleri hangi şart ve koşullardan gelirlerse gelsinler, seçilmeden önce hangi naraları atarlarsa atsınlar, istedikleri kadar insanların kılcal damarlarına inerek inanç sömürüsü yapsınlar çok basit bir söylemle bu gücün büyüsüne kapılarak kendilerinin ve çevresindekilerin ceplerini doldurmak konusunda oldukça başarılıdırlar.
bunun pek çok örneği aşikardır. bu uğurda üç beş kuruş sermaye ve çıkar ortaklıklarıyla kurdukları şirketler iktidar ellerindeyken büyüdükçe büyürler, bu şirketlerde bir sürü insan istihdam edilir onlar da "allah razı olsun, bak sayelerinde ekmek yiyoruz" diye kendilerini avuturlar ve sonrasında global piyasa, siyasi ve ekonomik konjonktür değişince bu şirketler bir bir kapanır ve kapanacaktır. istihdam ettikleri insanlar belki kıdem tazminatlarını bile alamadan işsiz ve aç kalacaklar ama bu kimsenin umurunda olmayacaktır.
örnekse; aşağıdaki yer alan haberi dikkatlice okumakta fayda var
ülkemiz ve ülkemizdeki insanlar aslında siyasi tercihleriyle zengin edecekleri kişileri de seçerler. işin garip tarafı da "yiyebiliyorlarsa yesinler helal olsun" veya "yiyorlar ama yapıyorlar" diyen de azımsanamayacak kadar çok insanın pardon bunlara insan demek iltifat kaçar azımsanamayacak kadar ikiyüzlü yavşağın da çok olduğu aşikar. ben, sen, o, biz, siz, onlar, yüzde otuz, kırk, elli...