anı yaşamak

entry118 galeri
    70.
  1. ... Altan yine her zamanki gibi sevgilisi ile konuşuyordu, Altan'in morali bozuktu, insan en sevdiğini 6 ay görmezse tabii ki morali bozulur değil mi? sevdiği de bu durumun farkındaydı ama o da bir şey yapamıyordu dersine çalışmaktan başka.

    o gün sevdiği Altan'a akşama süprizim var, şimdi ders çalışmaya gidiyorum, akşam görüşürüz deyip gitti.
    Altan'ın sevinçten içi içini yiyordu, süprizin ne olduğunu delicesine merak ediyordu. Sahi ne olabilirdi ki süprizi? Altan'dan kilometrelerce uzaktaki kız nasıl bir hediye verebilirdi ki?

    akşam evde Altan'ın şansına en sevdiği yemek vardı, sanki herkes ona süpriz yapıyormuşcasına sevindi Altan. Yemeğini hızlıca yedikten sonra hemen odasına koştu. Sevgilisinin aramasını ve süprizi söylemesini bekliyordu ama henüz aramamıştı, telefonu soluna koyup Dostoyevski'den yarım bıraktığı kitabına geri dönmüştü. Dostoyevski'nin romanlarının ne kadar ağır olduğunu bilirsiniz bir de o ağırlığın içine Altan'ın heyecanlı bekleyişini katarsanız kitap sadece kelimeler yığına haline döner ki zaten de öyle olmuştu Altan bir cümleyi 3-4 kere bir sayfayı 5-6 kere okuyarak anlamaya çalışıyordu ama nafile aklı fikri telefondaydı.

    Sonunda telefon çaldı, Altan telefon çalar çalmaz kitabı yatağın ucuna fırlattı ve telefonu açtı. iyi akşamlar hayatım diyen telefonun ucundaki ses Altan'ın bütün gergin bekleyişini yumuşattı ve Altan da aynı şekilde cevap verdi. Biraz sohbet ettiler, sevgilisinin süprizi hemen söylemek istemediği açıkca belliydi. Altan konuyu süprize getirdi. Sevgilisi göz muayenesi için yarın oraya geldiğini, öğleden sonra buluşabileceklerini söyledi. Altan sevinçten bulutların üstüne çıkmış, divanında uzanmış ağzına üzüm uzatılan Mısır imparatoru gibi keyiflenmişti. Altan, "bir şey diyeceğim hayatım" dedi aklına birden bir şey gelmişcesine. "efendim hayatım" dedi sevgilisi.

    yarın bol bol fotoğraf çekilelim, ne zaman seni özlesem ilk buluşmamızdaki çekildiğimiz 2 fotoğrafa bakıyorum.. sadece 2 fotoğrafımız var.. yüzlerce fotoğrafımız olsun istiyorum.

    "olur tabi bitanem, her anı kaydedelim, bol bol anımız olur" dediler ve anlaştılar, birbirlerine iyi geceler diledikten sonra telefonu kapadılar, sevgilisi derslerine çalışmaya devam etti, Altan ise yatağın ucuna kaldırıp attığı kitabı arayıp bulduktan sonra okumaya.

    Ertesi gün oldu. Altan'ın sevgilisi muayeneden sonra sözleştikleri yere geçti, Altan da yarım saat erken gelmiş ve orda öylece onu beklemişti, ve sonunda kavuştular, 6 ay sonra ikinci kez birbirlerini gördüler ve birbirlerine dakikalarca sarılıp kaldılar.

    sonra yürümeye koyuldular, fazla vakitleri yoktu ancak ne yapacaklarına dair bi fikirleri de yoktu, yürüyorlardı sadece. uzun uzun birlikte yürüyüp gezdikten sonra sinemaya gittiler, güzel bir komedi filmi izleyip birlikte gülüştüler, Altan sevdiğini izlemekten filmi bile izleyemiyordu, o kadar çok özlemişti onu. Film bitti, acıktıklarını hissedip pizza yemeye karar verdiler. pizza yedikten sonra gün batımına yakın sahil kenarına oturup güneşin batışını seyrettiler. Sevgilisinin başı Altan'ın omuzlarındaydı, Altan'ın kalbi ise cennetin odalarında. Huzur doluydu ikisi de. Sevgilisinin birazdan gitmek zorunda olması onda biraz acı bir burukluk yaratıyor olsa da ikisi de mutluluğu yaşamışlardı bugün.

    saat gelmişti, sevgilisi otobüse binmeden önce Altan'a son kez sıkıca sarıldı ve öpüştüler.

    +bir daha ne zaman buluşuruz Allah bilir.
    -seni şimdiden çok özleyeceğim.
    +görüşmek üzere sevdiğim kendine iyi bak.
    -sen de bitanem, hoşçakal.

    Altan hoşçakal dedikten sonra sevgilisi otobüse bindi, ikisinin de gözleri yaşlıydı, çok seviyorlardı birbirlerini , her hallerinden belliydi, hatta sevgilisi ağlamamak için kendini zor tutmuş olsa da Altan'ın mavi gömleğinin yakasında iki damla gözyaşı bırakmıştı bile sadece Altan bunun farkında değildi, Altan otobüsün penceresinden gördüğü sevgilisine el salladı, otobüs hareket etti ve Altan'ın sevdiğini alıp uzaklara götürmek üzere yola koyuldu.

    Altan da evine geldi. 6 aydır görmediği sevgilisini görmenin verdiği mutluluk ile yatağına uzandı. Kuş gibi hafifti, ne dert kalmıştı ne tasa. Ne güzel gündü diyerek de sayıklıyordu.

    sonra kalkıp mutfağa gitti ve kendine bir kahve hazırladı. Kahvesini alıp odasına döndü, kahveyi odadaki masasına gelişigüzel bir şekilde bıraktı ve telefonunu eline alıp tekrar yatağa atladı.

    Bugün çekildiğimiz fotoğraflara bakayım bari dedi kendi kendine.
    bugün çekildiğimiz fotoğraflar.
    fotoğraflar.
    fotoğraf?

    Altan'ın kafasında fotoğraf kelimesi yankılanıp durdu. Gün boyunca tek bir fotoğraf bile çekilmemişlerdi, her şey o kadar güzeldi ve her şeyi o kadar mutluca yaşamışlardı ki anı yaşamaktan anı kaydetmeye vakitleri bile olmamıştı.

    "olsun, bugün güzel bi gündü." dedi gülümseyerek.

    kahvesini tekrar eline alıp yudumlamaya devam etti...
    2 ...