bugün de potsdam'dan süzerken potsdam'ı,
yaktı yine içimi kimsesizliğin gamı.
gözlerim inhinasiz uzayan caddelerde,
dedim : bu soğuk şehir nerde, istanbul nerde?
ve istedim birazcık size de dert yanmayı,
hayalen memlekete doğru bir uzanmayı...
burda tebessümün de günü,saati vardır;
dükkanlar hep bir çeşit, evler hep bir karardır...
gerçi bizim evlerden temizse de sokaklar,
süslese de muhteşem meydanlarını taklar;
ne yıkık surlar gibi bu şehrin bir süsü var
ne de -ah sormayınız- ne de bir köprüsü var...
köprü, bende bulmuştu serserinin hasını;
şimdi hatırlamaz mı eski aşinasını?..
ilk ışık belirmeden karsıki tepelerde,
az mı gözümü açtım ıslak kanepelerde?..
yorgundum, uykusuzdum, paraca tamtakırdım...
ben orda bir simide bir ceket bırakırdım...
bazı geceler köprüyü pek canım istemez de,
gezerdim samatya'da, langa'da, etyemez'de..
çoktu tel örgüleri tırmanarak girdiğim,
uykuyu kimsesiz bir bahçede kestirdiğim..
fakat yine herkese neşeli görünürdüm,
çünkü hürdüm.. uçan kuşlardan daha hürdüm...
köprü gerçi soğuktur, yattığım duba katı..
bana bunlar hoş gelir.. size verdim rahatı... "