Maçlar da, tıpkı rulet masaları gibi; ne kadar da hızlı bir asansörle, hayatı örgüleyen gerçek olayların üstüne çıkartıyor insanı.
* * *
Önceki gece saat 21.45'te gözlerimiz TV ekranına çakıldı kaldı.
Fener-Sevilla futbol karşılaşmasında umut dağarcımız bir hayli yufkaydı.
Sevilla, istanbul'da 3-2 yenilmiş olsa da, son 2 yılın UEFA şampiyonuydu ve Avrupa'nın önde gelen en büyük takımlarındandı.
Bizim onlar-biz ayrımıyla barikatlandırdığımız yerli dünyamızda; dış dünyadakilerinkiyle kıyaslanacak düzeyde bir başarılar koleksiyonumuz yoktu.
içeride ne kadar atıp tutsak da, biliyorduk aynı gelişmişlik düzeyinde olmadığımızı ve ispanya'da Fener'e fazla bir şans tanıyamıyorduk.
* * *
Maç başlar başlamaz, daha 5. dakika geçmeden Volkan'ın yediği ilk gol...
Hay Allah, demeye kalmadan 2'nci bir gol daha...
* * *
Bendenizin gençlik yıllarında, maçları TV ekranlarından izleme olanağı da bulunmadığı için; yabancı takımlarla olan karşılaşmalar, devlet radyosundan ırkçı ve hamasetçi yorum ve değerlendirmelerle verilirdi.
Hakemlerin aleyhimizde çaldığı düdükler, hep haksızdı ve Türk düşmanlığının bir kanıtıydı.
* * *
Gazetelerde maçların henüz ilk sayfalarda manşetlere çıkarılmadığı dönemlerdi. Dış karşılaşmalardaki yenilgiler; dün yine yağmura teslim olduk benzeri, hemen hemen hep aynı başlıklarla verilirdi:
Bizi rakip takım değil, hakemler mağlup etti
Yenildik ama ezilmedik
Maçı biz oynadık, golleri onlar attı
* * *
Daha 9 dakika dolmadan Fener'in yediği 2 golle, yüzümüz ekşimişken, neyse ki Fener!den de 1 gol geldi. içimizde birkaç umut meşalesi yandı.
Ama daha ilk yarı bitmeden, Sevilla'dan 1 gol daha.
Sönmeye yüz tuttu birkaç umut meşalesi de.
* * *
Sevilla'nın 3-1'lik üstünlüğüyle artık maçın iyice sonuna yaklaşılmıştı ki; Sevilla kalesinin önünde kalecinin acemi bir kedinin fare yakalamaya çalışması gibi, topu yakalamaya çalıştığı bir sırada Fener'den, hiç beklenmedik 1 gol daha dolandı Sevilla ağlarına.
* * *
istanbul'daki maç, Sevilla'dakiyle dengelenmiş ve sıra uzatmaları oynamaya gelmişti.
Uzatmalarda da denge bozulmayınca, heyecan öylesine yükseldi ki uzay mekiğine döndü.
Artık penaltılar çekilecekti.
Ve Volkan 5 penaltıdan 3'ünü kurtardı.
Saatler 24.30'u gösteriyordu, Göztepe'de de sokaklar korna sesleriyle inlemeye başlamıştı.
* * *
Futbol maçları, geniş kitlelerde yarattığı etki ölçüsünde yansımamıştır, ne ressamların, ne müzisyenlerin, ne heykelcilerin, ne de romancıların eserlerine...
Bendenizin hatırladığı kadarıyla sadece, kendisi de gençliğinde futbol sahalarına çıkmış olan Henri de Montherland sayfalar döktürmüştü futbola ve harika anlatıyordu penaltılarda şütörle kalecinin durumlarını.
* * *
Penaltının çekileceği anda, kaleci mi daha kaygılı ve heyecanlıydı, yoksa şütör mü?
Montherland, şütörü'n çok daha kaygılı ve heyecanlı olduğunu yazıyordu.
Kalecinin, baş başa kaldığı bir şütör'den gol yemesi çok da şaşırtıcı, beklenmedik bir şey değildi.
Ama şütörün, baş başa kaldığı bir kaleciye gol atamaması?..
* * *
Sevilla'da Fenerbahçe kalecisi Volkan, penaltı çekişlerinde adeta bir mucizeyi gerçekleştirdi 3 tane penaltıyı kurtararak...
* * *
Yıllarca önce italya-ingiltere maçında da aynı durum yaşanmış, yenik durumdaki ingiltere; deplasmanda skoru dengeledikten ve uzatmalar da oynandıktan sonra, penaltı atışlarında italya'yı yere sermişti.
* * *
Uzaya gönderilen uydular sayesinde, evlerden de -bazen yüz milyonlar tarafından- izlenerek küreselleşen futbol...
Her yerel takımda rahatça oynamaya başlayan ünlü yabancı futbolcular...
Artan kazançlar sayesinde futbolcuların da milyonlarca doları bulan transfer kazançları...
21. yüzyıl çok değişik bir yüzyıl.
* * *
Türk iç siyasetindeki kutuplaşmalarla ihanet suçlamalı polemikler ve Hazine'den nereye ne kadar harcandığı şeffaflaşamayan milyarlarca dolarla; 28 yaşından küçük 40 milyon -çoğu mesleksiz- gencin çizdiği manzara; ne sıcaklıkta el sıkışıyor uzay çağı ile bilemiyorum.
Bildiğim önceki gece sokakların sabahlara kadar korna sesleriyle inlemiş olduğuydu.
* * *
Herhalde gün başlayınca, balkabağı fiyatlarındaki olağanüstü artış, unutturmaya başlayacaktı çok kişiye Fener'in zaferini.