... bize gelmişti, makarna yapacaktı, malzemeleri falan gelmeden önce hazırlamıştım. her şey hazır gibiydi ta ki evde yağın ve tuzun eksikliğini hissedene kadar. bir insan her şeyi hazırlar da yağın ve tuzun olmadığını unutur mu?
hayatım, yağ nerde, tuz nerde? diye sordu. o an içimden "lan?" deyip dışımdan bi dakika bakıyorum hayatım dedim ama boşa bakındım ortalıkta ne yağ vardı ne de tuz.
neyse, üst kata çıktım, üst kat yabancı değil evde de kimse yok, çay bardağına biraz yağ aldım biraz da çay altlığına tuz döküp getirdim. buyur dedim, gülüştük. bunların olmadığını bilmiyor muydun? dedi. unutmuşum aşkım dedim.
sonra bütün malzemeleri hazırladı. mutfakta sohbet etmeyi ikimiz de çok seviyorduk, o anlatıyordu ben dinliyordum.
makarnayı tavaya döküyordu, yanına yaklaşmıştım, çok seviyordum be, en sevdiğim kızın karşımda bana yemek yapmak için uğraş vermesi... tanrım ne kadar da mutluluk vericiydi!
sarılmak istedim, boynundan bi kere öptüm, sarılmak için iyice yaklaşınca o arada ne oldu tam hatırlamıyorum bir şeyler oldu ve makarnayı tavaya döktükten sonra sıcak sudan ayağıma döküldü, bi güzel yandı ayağım.. havaya fırladım, bütün romantizm ve sarılma falan o anda öldü, kaç kere özür diledi hatırlamıyorum ama önemli değil diyerek geçiştirdim, gittim yeni çorap giydim ayağımı soğuk suya tuttum, geçer gibi oldu..
sarıldı.
özür diledi.
ayağını yaktım dedi..
"önemli değil bitanem benim" dedim içten, samimi bir şekilde ve gözlerinin içine bakarak..
oturduk makarnamızı yedik..