4 mart gecesi, göğsünde ayyıldız taşıyan sarı lacivertli çocukların, en büyük kazanımları aslında çeyrek finale ulaşmak değildi. Daha önceleri Moskova'da emarelerini gözlemlediğimiz bir duygunun başkaldırısı yaşandı o gece. Bir tür sportif itaatsizlikti bütün yaşananlar. Bütün normal şartlarda gerçekleşmesi beklenenlere karşı gerçekleştirilen anormal bir ihtilâl vardı Endülüs'ün kalbinde...
Bu gece için yapılacak teknik yorumlamalar, tenkitler o kadar anlamsız ki.
Çok sayıda unsur vardı mücadele edilmesi gereken. iyi niyetli olduğunu iddia etmenin güç olduğu, baskı altında kalmaya dünden razı bir hakem, sportif ahlâkla bağdaşmayacak şekilde oyunu çirkinleştirmeye çalışan aşırı profesyonel bir rakip, o gece makus talihimizin fecaat habercisi olan bireysel hatalar, nerede bağırması gerektiğini, nerede tepki göstermesi gerektiğini, nerede ıslıklaması gerektiğini çok iyi bilen seçkin bir seyirci topluluğu ve bizi istemediği her halinden belli olan bir futbol topu.
Bu olumsuzlukların hepsi, Uğur Boral ve Deivid'in başını çektiği sistematik futbol isyanı ile bertaraf edilmiştir.
ilk 15 dakikada 3 sarı kart göstererek temsilcimizin kora kor mücadele etme yetisini elinden almaya çalışan isviçreli düdük, niyetini belli ettikten sonra hem kontrollü hem de üst düzey bir fiziksel mücadele sergileyen oyuncularımız tarafından mağlup edilmiştir.
Sürekli kendilerini yere atan ve rakibi eksik bırakmaya çalışan neredeyse çimlere yapışık oynamış hemzemin rakip, asla geri çekilmeyen, sürekli saldırmayı düşünen yeri geldiğinde akıllıca faullerle, yeri geldiğinde insan üstü deparlarla rakibini yıldıran cesur oyuncularımız tarafından mağlup edilmiştir.
Yakamızı bir türlü bırakmayan ve bireysel hatalardan kaynaklanan kötü şansımız, şans faktörünü futbolun çöplüğüne atıp, dişe diş mücadeleyi tercih eden, gerçekten istedikleri takdirde neler yapabileceklerine vakıf, gerçekçi oyuncularımız tarafından mağlup edilmiştir.
Tribünlerdeki organize destek korosu, geriye düştükleri anlarda bile, her an skoru değiştirebileceklerini ispanyol futbol seyircilerine hissettiren, inatçı oyuncularımız ve 2500 yürekten inanmış taraftarımız tarafından mağlup edilmiştir.
Bizim kalemize girmek için rüzgârdan alınabilecek azami yardımı alan, rakip kaleye girmemek içinse adeta yırtınan, neredeyse kendini patlatacak olan futbol topu, hırslı oyuncularımız tarafından mağlup edilmiştir.
Dün akşam bir bilinç eşiği aşıldı, bir psikoloji yok edildi. Rakibin ölçeği, gücü her ne olursa olsun, mağlubiyet duygusu ile savaşmaya kararlı insanların neleri başarabileceğini bütün Avrupa'ya gösterdi ayyıldızlı ve sarı lacivertli oyuncularımız. Hepsine alkış olsun.
Bundan sonra hedef küçültmek yok.
Saf dışı bırakılan takım Uluslararası Futbol Tarihi ve istatistikleri Federasyonu'nun puanlamasında 1 numaralı koltukta oturuyorken hedef küçültmek hiç anlamlı değil. Karşımıza bundan sonra çıkacak ekip, Sevilla'dan tehlikeli ve baskılı olmayacak, sadece biraz daha tecrübeli olabilir. Tecrübe unsuru da yukarıda yenildiğini ilân ettiğimiz onca güçlükten sonra yenilemeyecek bir ölçüt değil.
Yönetimiyle, teknik heyeti ve kadrosuyla futbolun sahada kazanıldığını, kendilerini küçümseyen mağrur ispanyollar'a acı bir dersle öğreten sarı kanaryalardan bu gelinen nokta ile yetinmelerini beklemek ve sarı lacivertli ekibi bu şekilde motive etmek, inanç rüzgârını bu kadar arkamıza almışken dün gece formalarını sırılsıklam ıslatan çocuklara yapılabilecek en büyük kötülüktür.