kendisini konumladığı ve tanımladığı yeri bir türlü anlayamadığım yazar, ancak anladığım kadarıyla da sunmak isterim ele güne ve kendisine karşı. ve nickaltı yazmamaya özen gösteren biri olarak çaydaki bisküvi misali baştan söylemeliyim ki; asla düşüncelerine müdahele edecek değilim, yazdıklarının birçoğunu okur ve beğendiklerimi oylarım beğenmediklerimi de eksilerim her sözlük yazarı gibi. ama eleştirinin yeri geldiğinde de bunu iletmenin gerekliliğine inananlardanım.
dilinde hep o "taocular, çakma sosyalistler, oportünistler bilmem neler" yine yeni yeniden aynı besteler aynı güfteler, son demokrasinin el işi sehpa üstü dantel örnekleri midir bunlar ördükçe sıklaşan? nedir bu sürekli birilerini etiketlendirme ihtiyacı, sürekli birilerine giydirme kaygısı ve uğraşı (ne farkı kalır etiketlendirdiklerinden insanın o vakit, çünkü eylemin dünyasına giriş yapar bu sayede ya da şeyler dünyasına) ve zaten dallanıp budaklanan bir yığın sosyalist fraksiyon arasında "kendisini cephe ilan edenlerin" dogmatikliğine dair eleştirisi, kurgusu veya sunusu nedir diye merak etmekteyim, aydınlanma çağımı bitiremedim aydınlatılmayı bekliyorum. demokrasi kişilerin kırbacı, sosyalizm ise ağlama duvarı değildir bildiğim kadarıyla.
geçmişte sol'un yaşadıklarına romantizmle yaklaşarak "çok acı, çok cefa, çok yorgun, çok işkence..." sonuçları çıkarıp -nedense hep o sonuçlar alınıp koyulur şimdiki devrimci mücadelenin bir yerlerine- sözlük yaşantısının yazı ile dışavurumunda gözümüze gözümüze sokması da rahatsız ediyor beni.
bu da naçizane en sert eleştirim olsun işbu yazıdaki, başka da bir şey yazarsam başıma satre düşsün.