soğuk bir kış günüydü.bir gün öncesinde yağan kar iyice oturmuş ve kar topu yapıp yoldan geçen kızlara atılacak kıvama gelmişti.o kadar çok sevinmiştim ki anlatamam sana.karı seviyordum, karıyı da.ama küçüktüm, yeterince
yaşlanmamıştım kimilerine göre.belki küçüktüm ama hayallerim de şeyim kadar yani yaşım kadar küçük
değildi.ne hayallerim vardı o zamanlar.şimdi düşünüyorum da hayıflanıyorum kendi kendime.
zemheri kışın ortasında mini etekli bir yavru görecektim.ellerimi ısıtmak için bacaklarımın arasına
sıkıştıracaktım.sonra arkadaşlara dönüp "la bunun götü donmuyo mu diyecektim." of of gel de içme.
işte o zemheri kış gelmişti.saatlerce sokakta bekliyordum hayallerimin prensesi gelsin geçsin diye.ama
sen çıkagelmiştin.buz üstünde ceylan gibi sekerek yürüyordun.açıkçası ceylan gibi bir halin yoktu, götten
bacaklı bir kurbağa gibiydin aynen.sonra buz üstünde kayışın ve yere iki salto bir takla atarak yere düşüşün.
hala gözlerimin önünde.senin o götten yemiş haline tebessüm ederken "ne gülüyorsun manyak" deyişin hala kulaklarımda
inanır mısın.
hayallerini kurduğum prensesim gelmemişti ama "buna da şükür" diyebileceğim biri çıkmıştı karşıma.hafiften bacakların
da çarpıktı ama olsun dedim sineye çektim.artık benim de bir sevdiğim olmalıydı.sokaktan geçerken mal mal
bakacağım, arabesk müzikler dinliyip "ulan yaktın beni şerefsiz" diye böğüreceğim biri.peşine her gün takılıp evine kadar
takip edecektim.sen önümde yürürken bağıra bağıra konuşacaktım sana sesimi duyurmak için.belki seni sevdiğimi söyleyemeyecektim ama sana takılan bir hayvanın var olduğunu bilecektin.
artık sevgimi aşkımı sana anlatmamın zamanı gelmişti.ferhat gibi dağlara yazacaktım.ama dağ yoktu.olsun dedim, yılmadım düşündüm ve sizin evin önüne yazmaya karar verdim.ama nasıl yazacaktım? işte böyle deyip tuttum aleti ve yazdım :
s'ler biraz yamuk olmuştu ama neyse dedim.beyaz üstüne de sarı yakışmamıştı salla dedim.işte romantizm bu dedim, ormantizm.kalbimden geçen duyguların başka vasıtalar yoluyla karbeyazının üstüne yansımasıydı hepsi.
ama sen bakmadın bile.sabah evden çıkarken yüzünde bir iğrençlik havasıyla bakıyordun sarımtırak duygularıma.yıkılmıştım işte o an.kalbim kırılmıştı, sevgimi inkar etmiştin.iğrenmiştin benden, duygularımdan heveslerimden.
unutmaya çalıştım.becerecektim unutacaktım seni de.ve yine evinin önündeyim işte.hani sarı renginden iğrenmiştin ya duygularımın döküldüğü "seni seviyorum" kelimelerinin.şimdi sana kahverengi renkte bir yazı bırakıyorum :