anadolu delikanlısı: Dudağımda hüzünle bestelenmiş bir şarkı, ellerim ceplerimde, pejmürde ve isteksiz yürürken, yüreğim gözlerine takıldı. Bir düşüş ki ne düşüş! Ceplerimden dökülen günahlarım mı kaldı, keşkelerim mi, eyvahlarım mı? Hepsini, yerle yeksan gözlerimin önüne serdin. Bir de sağ bileğimde hiçbir giderici ile giderilemeyecek derinlikte bir yara. Ki şimdi bile yüreğime götürsem sızısı tazelenir.
anadolu delikanlısı: Gözlerin öyle demiyor ama! Hele yüreğim bu sözleri duysa kahrından ölür! Gözlerinin bir bulut olması yetti biliyor musun, yağmurlu mu değil mi önemsiz... Çöllere özendirilmiş bu yüreğe, bu kadarı bile sağanak hayali kurması için yeterlidir. Zira "Bulutlar, yağmura işarettir. Gelebilir ardınca, yağmurlar da..." demesi işten bile değildir.
anadolu delikanlısı: Kurak delikanlılar, kendilerini salıvermek için bahane arar. Bilmezler ki bulutlar da yalan söyler, hatta yağmurlar bile... Onlarınki bir uslanmazlık belki de mazoşistliktir. Tahrib olarak, tamir ederler hayatlarını. Her dem beslerler acılarını, kazanamadıkları sevgilerine inatla! Ki bu yüzden sağ bileğimdeki yarayı yüreğime götürüyorum, acı-mak, onanmak için!